21 Eylül 2008 Pazar

Çocuklarla İletişim Kurmak

ÇOCUKLARLA İLETİŞİM NASIL KURULUR

•Çocuğa, sorunların önemsiz, saçma sapan ve geçersiz olduğu anlamını verebiir;
•Çocuk bir güçlükle karşılaştığında açık davranmaktan çekinebilir.

İletişim engelleri, kendini anlatmaya çalışan çocuğu yardımcı olmadığı gibi, onun ileriki sorunlarını da anlatmamasına, içine atmasına neden olur. Bunun yerine yapılacak yardımcı davranışlar şunlar olabilir:

1.Sessizlik : Sessizlik kadar kişiye konuşma olanağı tanıyan güçlü bir etken yotur. Sadece sessiz durarak karşıdaki kişiye, çocuğa konuşma alanı bıraktığımız için, çocuk konuşmaya yönelebilir.

2.Empati : Kendini karşısındakinin yerine koyarak olaylara onun gözleri ile, onun dünyasından bakmaya çalışmaktır. Kedisi öldüğü için ağlayan bir çocuğa: “Ne varmış bir kedi için üzülecek” gibi bir iletişim engeli yerine, kendini çocuğun yerine koyarak, kedinin onun yaşamında ne denli önemli olduğunu anlamaya çalışmak, empati kurmaktır. Empatinin en önemli göstergesi, diz çökerek çocukların dünyayı görüş açılarına bakmaktır. Çocuklar küçük yaşlarda bir bacaklar dünyasında yaşarlar. Dolayısıyla, çocuklarla konuşurken diz çökerek onları anlamaya çalışmak veya kaldırıp kucağına almak, çocuğu anlamaya daha açık bir davranış şeklidir.

3.Kabul : Çocuğu sorunu ile birlikte yargılamadan kabul etmek. Çocuğun hata yapabileceğini, yaşının icabı doğru yargılayamayacağını düşünerek, çocuğu o anda (yani sorunu sırasında) günahı ve sevabıyla kabul ederek onu anlamaya çalışmaktır.

4.Dürüst Olmak: Derdini anlatmaya çalışan bir çocuğa mutlaka yetişkin görüşü ve rolüyle yaklaşmak yerine (yani anne - baba rolü yerine), insan olarak yaklaşmaya çalışmak, ve onu duygularını anne-baba bakışıyla değil, bir insan bakışı ile algılamaya çalışmak, dolayısı ile gereken cevapları vermek yerine, dürüst cevaplar vermeye çalışmak, çocuğa daha yakın, daha anlamlı bir yaklaşım verir. Bütün bunlar dinlemeye açık yardımcı davranışlardır. Katılımlı Dinleme yöntemi ile çocuğu daha iyi anlayabilir ve rahatlatabiliriz.

Katılımlı Dinleme : Katılımlı Dinleme basit bir tekrardır çocuğun söylediklerini duyduğumuza dair bir mesajdır. Bu mesaj çocuğun söylediklerini özetleyebilir ve çocuğun sorun sırasında yaşamış olduğu duyguları dile getirebilir.

İletişimde İfade Hataları

İLETİŞİMDE İFADE HATALARI


Çocuklar ve yetişkinler arasında çıkan en büyük sorun, çocuğun veya gencin olumsuz davranışları sonunda oluşur. Gencin yapmış olduğu davranış yetişkin tarafından kabul edilmediğinde genellikle gösterilen tepkiler şöyledir: “Sen nasıl bunu yaparsın ? Ne laf anlamaz çocuksun ? Ne zaman adam olacaksın ? Geri zekalı !.....” Bu çıkışmalar kızgınlık ifadesidir. Burada özellikle kullanılan ifade tarzı kişiye yönelik SEN mesajı, sen-dilidir. Toplumumuzda kızgınlık ifadeleri genellikle sen dili ile yapılır.

Ancak sen dili ile yapılan ifadeler, kızgınlığın gerçek nedenlerini açıklamaz. Olumsuz davranışın karşıdaki üzerindeki belirgin etkileri açık değildir. Gençlerle yapılan mülakatlarda, gençlerin çoğu zaman yetişkinlerin neden kızdıklrını pek anlayamadıklarını gösterir. Sen mesajında açık olan tek şey saldırıdır. İfade edilen kızgınlık davranışa değil, kişiliğe yöneldiği için gencin onurunun kırılmasına neden olduğu için direnmesine ve karşılık vermesine neden olur.Sen dili ile ifade edilen kişiliğe yönelik kızgınlık bireyler üzerinde onarılmaz yaralar açar. Kimlik duygusunun ve özgüvenin yaralanmasına yol açar. Zamanla gençte sen dilini kullanmayı öğrenir. Ve karşılıklı çatışmalar yaşanır.

Bunun çözümü BEN dili ile konuşmaktır. Ben dili yatişkinlerin olumsuz davranış sırasında yapmakta olduğu olumsuz etki ve duyguları açıklayan dürüst ve sorumlu bir kırgınlık ifadesidir. “ Ulan, kes şu müziğin sesini” demek yerine “müzik bu kadar yüksek açılınca okuduğmu anlamıyorum” demek, karşı tarafa kızgınlığın nedenini açıkladığı gibi, gencin kişiliğine bir saldırı niteliği taşımadığı için dinlenme ve uyulması daha olasıdır. Ben mesajları gerçek yaşantı ve duygularımızı ortaya koyduğundan, onun bizi ve gereksinimlerimizi daha iyi görebilmesine ve savuncu tutuma geçmeden sorumluluğunu kabul etmesine yardımcı olur.

Çocuğun davranışını kendi isteğiyle ve bize verdiği değer yüzünden değiştirebilmesi için, sorunumuzun ve kızgınlığımızın nedenini bilmesi gerekir. Bunun için 3 türlü bilgi gerekir:

1.Sorunu yaratan davranış hangisidir?
2.Bu davranışı bizi nasıl etkilemektedir?
3.Bu etkinin bizde uyandırdığı duygular nelerdir?

Bu 3 bilgi içeren mesaj “ben” mesajıdır. Ben mesajı bu üç bölümü içermelidir.

1.Kabul edilmeyen davranışın yargısız, suçlayıcı olmayan tanımı: “Ne saygısız çocuksun” yerine, “neden saygısız?” hangi davranış.
“Müziği bu kadar yüksek açtığın zaman ...” davranışın tanımıdır.
2.Bu davranışın bizde oluşturduğu etki:
- Başım ağrıyor,
- Okuduğumu anlamıyorum,
- Konuşmaları duyamıyoruz gibi...
3.Olumsuz davranışların bizde yaraattığı duygular.
- Sinirleniyorum, kızıyorum, üzülüyorum, korkuyorum.
Dolayısıyla ben dili ile ifade edilen kızgınlık, başkaları hakkındaki değerlendirme ve yorumlarımızı değil, bizim olay karşısındaki gerçek duygu ve yaşantımızı açıklar. Duyguların açıklanması ve ifade edilmesi çok önemlidir. İnançlar, zevkler, değerler ve düşünceler insandan insana farklılık göstersede, duygular bütün insanlarda aynıdır. Sadece yoğunluğu değişir. Buda bireylerin birbirlerini anlamalarını kolaylaştırır.

BEN dili ile konuşmanın 3 tür olumlu etkisi vardır.
1.Konuşanı rahatlatır. Duyguların açıklanması kişinin rahatlamasına ve birikim yapmamasına yol açar.
2.Belirgin etkiyi düşünen yetişkin, bazen belirgin bir etki olmadığını farkeder. Aslında kızgınlığın çocuğun davranışı ile ilgili olmayıp, özel yaşantısında karşılaşmış olduğu bir olumsuz durumdan kaynaklandığını farkeder.
3.Ben mesajında gence karşı bir saldırı olmadığı için savunma durumu ortaya çıkmaz ve çocuk, yetişkinin gereksinimini karşılamak amacıyla, davranışın sorumluluğunu üstlenir; değiştirmeye yönelebilir. Bu durumda çocuk dış kontrol ve tehdit yerine iç kontrol ve denetim kazanır.

Çocuk Eğitiminde Ben Dili Kullanılması

ÖĞRENCİ İLE ETKİLİ İLETİŞİM - İLETİŞİMDE BEN DİLİNİN KULLANILMASI


Karşılıklı iletişim sırasında oluşan sorunların büyük bir bölümü, bizlerin olaylara ve davranışlara yönelttiğimiz bakış açısı ve yargılar nedeniyle oluşur. Özellikle çocukların davranışlarını yorumlarken, değerlerimiz ve eğitimden kaynaklanan yargı etiketleri ile tepkiler oluştururuz. Oysa önemli olan davranışlarla yargıları ayırabilmektir.
Örneğin; oyuncağını arkadaşlarıyla paylaşmak istemeyen çocuk,
Davranış; oyuncağını arkadaşına vermiyor,
Yargı; Bencil, düşüncesiz, paylaşmasını bilmeyen etiketler.

Sorunları ayırtedebilmek ve müdahalelerimizi gerken yerlerde doğru olarak yapabilmek için bir davranış penceresi çizelim.

İzlediğimiz her kimsenin davranışı bu pencere içinde yer alır. Davranışların kabul edilip edilmemesi bizlerin o davranışa tanık olduğumuzda yaşadığımız duygularla bağımlıdır. Davranış oluştuğunda olumsuz duygular yaşıyorsak davranışı kabul etmeyiz. Olumlu duygular yaşıyorsak o davranışı görmezden gelebiliriz. Kabul çizgisinin değişkenliğini 3 önemli etken yaratır:

1 - Ben
2 - Çocuk
3 - Çevre

Çocuk > Davranışın kabul edilip edilmemesi çocuğun yaşına, davranışın tekrar sayısına ve bize benzemesine bağlıdır. Çocuğun bizim kafamızda var olan değer yargıları çerçevesinde gösterdikleri davranışları kabul etmemiz daha kolaydır.

Öğretmen - Öğrenci Arasındaki Açık ve Savunucu İletişim

Açık ve Savunucu İletişim

Öğrenci savunucu tutumda; öğretmen yargılayıcı bir tutum izlediğinde; karşısındakinin ses tonundan, davranışlarından değerlendirildiği, yargılandığı izlenimi alırsa hemen savunucu bir tutuma girer. Açık iletişimde öğretmen karşısındakine kuşku ve korku uyandıracak tutum izlemeden iletişimde bulunur. Öğretmenin konuşması; diğerini denetleme, belirli bir yöne çekme ya da fikrini değiştirme gibi amaçları içerdiğinde karşısındakinin savunuculuğunu arttırır. Konuya yönelik açık iletişimi içeren tutumda ise bunun aksine her iki kişide kendilerini o konu ile ilgili olarak sorumlu görerek konuşmayı sürdürür. Öğrencinin derse olan ilgisi ve isteği daha fazla olur. Anlayış ve yakınlık gösteren tutumda empatik anlayış söz konusudur. Diğerlerinin duygu ve düşüncelerine saygı gösterir. Konuşurken daha üstün olduğu tutumu izlenirse, soruna ortaklaşa eğilim sağlanmaz. Eşitlik belirten tutumda; kişi kendini üstün göstermeyen, karşısındaki kişide eşit tuttuğun anlarsa işbirliğine açık bir tutum içine girer.

Açık iletişimde; pragmatik tutum söz konusudur. Benim bakış tarzım doğru olmayabilir, benim bilgimden daha doğru olanı bulunabilir anlayışı vardır.

İşte öğretmen; yargılamayan, değerlendirmeyen, denetlemeyen, kendini üstün görmeyen, anlayış ve yakınlığın olduğu açık iletişimi kullanırsa; öğrenci öğretmeniyle daha fazla işbirlrğine girer, dersleri daha bir ilgiyle dinler, daha bir çabayla derslere aktif katılır, etkin hale gelir. Böylece eğitimin gerçekleştirmeye çalıştığı amaçları kolayca gerçekleştirir.

8. Benlik Bütünlüğü (Ego Integrity) - Psikososyal Gelişim

8. Benlik Bütünlüğü (Ego Integrity)

Yaşlılık dönemini kapsayan bu evrede, daha önceki evrelerde kazanılmış benlik özelliklerinin artık iyice olgunlaşması ve birbirleri ile bütünleştirilmesi benliğin en önemli görevidir. Benlik bütünlüğünün kapsayıcı bir tanımını yapmak güçtür. Bu, benliğin kendi içinde bir düzen ve anlamın bulunmasıdır. Bu, benliğin yalnız kendisini değil, tüm insan benliğini özseverliğin ötesinde bir sevişidir. Benlik bütünlüğü, olumlu olumsuz, acı tatlı yönleriyle bütün bir yaşamın olduğu gibi kabul edilişidir.

Bu, bir bakıma geçmişteki yaşantıların tümüyle kendisine ait olduğunun kabullenişi; geleceğin korku ve endişeyle karşılanmamasıdır. Yaşanmış olan geçmişin yeni baştan başka türlü yaşanabilmesi için pişmanlıklarla dolu bir özlem yoktur. Geleceğin ne olacağı bellidir ve benlik bütünlüğüne ulaşmış kişi sonucu kesin belli olan gelecekten, yani ölümden ürkmez. Benlik bütünlüğü duygusundan yoksun oluşun belirtisi geçmiş günlerin iyi yaşanmamış olduğu duygusu, yeni baştan yaşama özlemi ve ölüm korkusudur. Ölüm korkusunda, bireyin biricik ve bütün yaşamı oluşunun kabul edilemeyişi vardır. Bu çağın tehlikesi, umut yitimi (despair) ve ölüm korkusudur. Yaşlılık çağındaki “benlik bütünlüğü” duygysu ile bebeklik çağındaki “güven duygusu” hem birbirine çok bağlı, hem de benzemektedir.

“Yaşlılarda ölümden korkmamaya yetecek derecede benlik bütünlüğü olursa, çocuklar da yaşamdan korkmayacaklardır.” Erikson

7. Üretkenlik (Generativity) - Psikososyal Gelişim

7. Üretkenlik (Generativity)

Olgun insan kendisine gereksinim duyulmasını bekler. Olgun kişininde yetiştirdiği kuşaklardan desteğe, rehberlğe ve bakıma gereksinimi vardır. Üretkenlik deyince yeni bir kuşağı oluşturmak ve ona rehberlik etmek anlaşılmaktadır. Üretkenlik kavramı üretim yapabilme ve yaratıcılık anlamlarınıda içermektedir. Kuşkusuz bir çok kişiler için sanat, bilim alanındaki yapıtlarda üreticiliğin içinde sayılmalıdır. Bu evredeki tehlike kısırlık, verimsizlik, durağanlık ve benliğin yoksullaşmasıdır.

Bir bakıma orta yaş çöküntülerinde böyle bir durağanlık ve benliğin yoksullaşması söz konusudur. Bu tür çökkünlüklerde üretilmiş ve yetiştirilmiş olan ürünlerden, çocuklardan beklentilerin gerçekleşmemesi, yetersizlik, yoksullaşma, durmuş olma duygusuna yol açabilir. İşte bu nedenle, bu evrede olumlu yön üretkenlik, olumsuz yönde durağanlık adını almaktadır.

6. Yakınlaşma (ıntimacy) - Psikososyal Gelişim

6. Yakınlaşma (ıntimacy)

Delikanlılık döneminden sonra genç yetişkinlik çağı başlar. Delikanlılık döneminde en önemli sorun kimliğin araştırılması, kimlik duygusunun yerleşmesidir. Bundan sonraki dönemde yani genç yetişkinlik çağında, artık birey kendi kimliğini bir başkasının ya da başkalarının kimliği ile birleştirebilmeye hazırlar. Bu yakın ilişkiler kurma evresidir. Kuşkusuz eski dönemlerde candan dostluklar, yakınlaşmalar olmuştur. Gençlik çağında başlayan yakınlaşmanın ise değişik bir boyutu vardır. Burada yakınlaşma, yakın ilişki kurma derken, bireyin somut birleşmelere, eşleşmelere kendini bırakabilmesi; bu yakın ilişkilerde özveride bulunabilmesi ve ödünler verebilmesi anlaşılmaktadır.

Asıl eşeysel (genital) uyum bu evrede gerçekleşir. Delikanlılık çağındaki cinsel yönelimde çelişik duygular vardır. Psikanaliz kuramı insanlık için iyi cinsel uyumu bir ülkü olarak ortaya atmışsada bunun nasıl bir uyum olduğunu açıkça tanımlamamıştır. Erikson, kalıcı toplumsal anlamı olabilecek eşeysel uyum (genitality) “ütopyasında” şu öğelerin bulunması gerektiğini belirtir :
• Karşı cinsten,
• Sevilen bir eş ile,
• Karşılıklı doruk-doyuma ulaşabilmesi,
• Karşılıklı güven duygusunun paylaşılabilmesi,
• İş, üreme, eğlenme alanlarında birlikte bir düzen kurulabilmesi,
• Yeni yetişecek kuşaklara yeterli gelişme olanaklarının birlikte sağlanabilmesi.

5. Kimlik (Identity) - Psikososyal Gelişim

5. Kimlik (Identity)

Toplumun araç-gereç ve beceriler dünyası ile iyi bir ilişkinin kurulması ve ergenlik çağının gelmesi ile çocukluk dönemi sona erer. Gençlik çağı başlar. Ergenlik ve delikanlılık yaşlarında bedenin ve eşeysel organların hızlı bir gelişimi olur. Bu dönemde delikanlı kendine göre ne olduğu ve ne olacağı ile, başkalarına göre kendisinin ne olduğu sorularına yanıt arar.

Bu evrede benlik kimliğinin oluşması, çocukluk çağında yapılmış olan özdeşimlerin toplamından öte bir şeydir. Eski özdeşimler delikanlının yeni değerlerine ve rollerine uygun nitelik kazandırılarak benimsenir. Böylece yenileştirilen özdeşimlerle eski özdeşimler arasında bağlar kurulur. İşte kimlik duygusu benliğin bu bütünleştirme yetisinin artan biçimlerde yaşanması, kişiliğe yerleşmesidir. Kendi bireysel benliğinde yerleşmiş olan süreklilik ve aynılık duygusu toplumsal yöndende kazanılır. Erikson’un kimlik duygusu diye belirlediği duygu, eskiden çekirdek durumda varolan kimlik duygusu ile, bu dönemde gelişen ve topplumsal anlam yüklenen kimlik duygusunun bütünleşmesi ve buna bağlı olan güven duygusudur. Kimlik duygusunun cinsel, toplumsal ve mesleksel ögeleri vardır.

Gencin cinsel yapısı ve yeterliliği konusunda önce bir takım soruları ve kuşkuları olabilir. Kendi cinsel yapısını, yeterlilik ve gücünü, düşüncede ya da eylemde, başkaları ile karşılaştırır. Bu konuda başkalarıncada nasıl göründüğünü merak eder. Kendini sınar, yarışmaya kalkar. Zamanla, sağlıklı gencin bu tür sınamaları, yarışmaları ve kuşkuları yatışır. Kendi cinsel yapısının ve yeterliliğinin gerçekçi kabullenilişi ile cinsel kimlik duygusu olgunlaşır.

Toplumsal yönden kimlik duygusu, delikanlının kendi grubu ve toplumu içinde rollerini, yerini ve değerini tanıması, tanıtmasıdır.Delikanlı kız ve erkekler kendi grupları içinde çok acımasız olabilirler. Kendilerine benzemeyenleri dışarıda tutarlar. Bir yandan arkadaşlarının iiçten bağlılığını, sadakatini denerler, gerçek dostluğu ararlar. Bu evrede görülen aşık olma yalnızca cinsel bir konu değildir. Delikanlı aşkı büyük oranda, gencin kendi benlik imgesini bir başkasına yansıtması; onun tarafından nasıl görüldüğünü, nasıl değerlendirildiğini anlamak ve bu yolla kendi kimliğine tanım bulmak çabasıdır.İşte bunun için delikanlılık aşkında cinsellikten çok konuşma egemendir.

Kimlik duygusunun gelişmesinde mesleksel uğraşıya yönelmek ve bir meslek kazanmak için eğitim ve hazırlıklara girmek büyük önem taşır. Hemen her toplumda kimlikle meslek iç içedir. Bu nedenle, mesleksel kimliğin kazanılabilmesi için sağlanan eğitim ve iş olanakları ile ilgili sorunlar delikanlı bocalamasının en belirgin yanını oluşturur. Rolleri ve meslek uğraşları iyi belirlenmemiş, olanakların kısıtlı olduğu toplumlarda gencin uzun süre bocalaması kaçınılmazdır.

Görülüyor ki kimlik duygusu, bireyin, soyut olarak kendi benliğinin bilinçli ve bilinç dışı kabullenişi olduğu gibi, cinsel, toplumsal ve mesleksel yönlerden somut gelişimlerinininde tamamlanması gerekmektedir.

4. Çalışma ve Yapıcılık (Industry) - Psikososyal Gelişim

4. Çalışma ve Yapıcılık (Industry)

6-7 yaşlarında çocuk, ruhsal dünyası ile, artık gerçek yaşama girmeye hazır gibidir. O toplumda geçerli öğrenme alanını ise, o alanda çalışması ve üretici olabilmesi için gerekli hünerleri kazanmalıdır. Artık kendi ailesinin koruyucu yatağında değil, toplumun sağladığı öğrenme ve çalışma alanında kendini göstermek zorundadır. Okul çocuğunun benlik sınırları içine artık araç gereçler girer. Bu araçları ve gereçleri kullanabilmek için beceriler geliştirir.

Bu dönemde, çocuğun karşılaşabileceği tehlike, yetersizlik ve aşağılık duygusudur. Eğer araç-gereç ve öğrenim dünyasına uyum yapamaz ve umudunu yitirirse onları benimsemeyebilir. Bunun sonucunda aile içi bağımlılığa dönebilir. Bu dönemde bir başka önemli tehlike de çocuğun öğretilenleri olduğu gibi alması; bunların dışına çıkamaması ve sonunda öğrendiği teknolojinin kölesi olmasıdır. Böylece çocuk benliği daralır, özerk ve gelişimci benlik gelişmesi kısıtlanır.

3. Girişim - Psikososyal Gelişim

3. Girişim

Çocuk 3-4 yaşlarında beden ve kişilik bakımından hızla büyümektedir. Artık, sanki bir yetişkin gibi daha sevecen ve rahat; düşünmesinde daha parlak; hareketlerinde daha canlı ve etkindir. Bu dönemde çocuğun motor gelişmesi hızla olgunlaşırken, cinsel organlara yönelik ilgileri de artmıştır. Erkek çocuğun davranışlarında fallik-girici özellikler ağırlık kazanır. Kızda ise ele geçirme ya da çekici oluş gibi davranış biçimleri gelişir. Çocuğun motor ve zihinsel güçlerinin artışına bağlı olarak, eylem alanı, istek ve emelleri de genişlemektedir. Bu evre, Oedipus çatışmasının, Elektra kompleksinin, iğdişlik korkusunun (sünnet) ve yasak-sevi duvarının algılandığı, kavranıldığı dönemdir. Bu evrede çocuk cinselliğinin artık yeni bir boyut kazanması, yani eşeysel bir anlam taşıması ile çocuk özel bir bunalım dönemi geçirmektedir. Bu bunalımın üstesinden gelmek için çocukluk cinselliği artık bırakılmalı; yavaş yavaş ana ya da baba olma sürecine girilmelidir. Anne ya da baba ile özdeşim yaparak çocuk benliği gelişir, bir üst-benlik oluşmaya başlar. Çocuk, içinde bulunduğu toplumun rollerine, işlevlerine, kurallarına göre davranmaya; o toplum için geçerli araç-gereci, silahı kullanmaya ve kendisinden küçük çocuklara bakım vermeye yönelir. Çocukta giderek bir törel sorumluluk duygusu gelişir.

İşte çocuğun psiko-sosyal gelişiminin bu ecresinde, cinsel konulara dalması, bitmek bilmez bir öğrenme merakının ortaya çıkması, bir anne, bir baba yerine geçmeye özenmesi ve bu doğrultuda emeller beslemesi, girişim duygusunun öncüleridir. Girişim her eylemin zorunlu bir parçasıdır. Bireyin girişim ve becerme gücü ceza korkusu ve suçluluk duygusuyla kısıtlanır. Bu tür girişim kısıtlanışı ve suçluluk duyguları kişinin edilgin, ürkek ve bağımlı kalmasına yol açar. Özetle çocukluğun 3-6 yaşlarında gelişen olumlu benlik öğesi girişim duygusudur. Girişim duygusu özerk ve özgür düşünmek, geleceğe yönelik emeller beslemek ve eyleme geçmek için rahatlık ve güç sağlar. Bu dönemin tehlikesi aşırı suçluluk duygusunun gelişmesidir.

2.Özerklik (Autonomy) - Psikososyal Gelişim

2.Özerklik (Autonomy)

Birinci yaşın sonunu doğru çocuğun kas ve hareket dizgesi iyice gelişir. Ayağa kalkmak ve yürüyebilmek, çocuğun anne kucağından çevreye doğru uzanması; yatay ve bağımlı var oluştan, dikey ve hareketli, özerk varoluşa geçişin ilk adımlarıdır.

Hareket dizgesinin gelişmesi yanısıra, çocukta işeme ve dışkılama işlevlerini gören büzgeç kaslar olgunlaşmaktadır. Büzgeç kasların olgunlaşması, işeme ve dışkılamanın artık isteğe göre yapılabilmesi demektir. Yani çocuk isterse tutabilir, isterse bırakabilir. Böylece birbirlerine karşıt iki istek, iki eğilim ortaya çıkmıştır. Çocuk, birbirine karşıt iki istek arasında seçim yapabilme durumuna girmiştir. Bu durum, insanoğlu için yepyeni bir yetinin gelişmesi demektir; istemek ya da istememek; yapmak ya da yapmamak. İşte, özerklik duygusu birbirine karşıt istek ve eğilimler arasında bir seçim yapabilme gücüdür. İşeme ve dışkılamayı isteyince tutabilme ya da bırakabilme, giderek toplumsal anlam atşıyan bir çok davranış örüntülerine de geçer ve genelleşir. Bu evrede birbirine karşıt eş-anlı iki eğilim arasında bir seçim yapabilme yetisigelişmektedir demiştik. İşte bu evrede, dışarıdan yapılacak denetim ve öğretiler, çocuğun bir seçim yapma yetisini aşrı uçlara götürmeyecek biçimde güven verici olmalıdır. Bu evrede, çocuk birbirine karşıt duygu ve eğilimler üzerinde giderek bir denge kurmayı, seçim yapabilmeyi ve istenç(İrade) yetisini geliştirir.

Kendi benliğine saygısını yitirmeksizin kendi kendini denetleyebilme duygusundan iyi niyet ve onur duygusu doğar. Özetle özerklik duygusu, bireyin yalnızca ayrılaşmış bir varlık olduğunun algılanması değildir. Aynı zamanda, karşıt dürtü ve eğilimler arasında bir seçim yapabilmesi; benlik saygısını yitirmeden, utanç ve kuşkuya kapılmadan kendi kendisini denetleyebilmesidir. Erikson, Tanrıya inancın kaynağında temel güven duygusunun bulunduğunu ileri sürmüştür. Toplum içinde “düzen ve yasa” ilkesinde özerklik ve istenç duygusuna bağlanmıştır.

1. Temel Güven - Psikososyal Gelişim

1. Temel Güven

Bebekte, toplumsal güven duygusunun ilk belirtileri beslenme, uyku, sindirim gibi işlevlerde düzen ve rahatlığın bulunuşudur. Bu dönemde bebek tümden alıcı bir yapıdadır. Bu alıcı yapıya karşı annenin verici oluşu karşılıklı düzen ve denge sağlamaktadır. Annenin vermeye hazır oluşu ve bunu istemesi, onun da bu vericilikten birşeyler aldığını gösterir. Böylece, bebeğin ilk toplumsal başarısı, büyük kaygı ya da öfkeye kapılmadan, annesinin gözünden silinmesine, bir süre uzak kalmasına dayanabilmesidir. Böyle bir başarı, bebeğin benliğinde varlığı kesinlik kazanmış bir annenin olduğunu gösterir. Anne bir süre gözden uzaklaşabilir fakat az sonra gelecektir. Gözden şu anda silinmesi tamamen yok olması değildir. Demek ki düzenli alma-verme ilişkisi bebeğin zihninde annenin sürekliliğini sağlar. Karşılıklı etkileşen bu iki organimanın bütünleşmesindeki temel öğeler süreklilik, tutarlılık ve aynılıktır. Erikson’un görüşünü şöyle özetleyebiliriz : “Çevremdekiler bana bakıyor, veriyor, varlığımı tanıyor. Onların sürekli, tutarlı ve aynı kişiler oluşu güvenilir kesinliktedir. Ben verilmeğe değer, güvenilir bir varlığım.”

Bu dönemin tehlikesi çocuğun yeterli güven duygusu kazanamayışı ve temel güvensizlik çekirdeğinin büyük oluşudur. Böyle bir durumun örneklerini aile içinde büyüme olanağı bulamayan çocuklarda görürüz.Çocuğa çok iyi bakım veren fakat bakıcılarında süreklilik ve aynılık bulunmayan çocuk yuvalarında en önemli sorun, temel güven duygusunun gelişmemesi ya da yıkılmasıdır. Temel güven ve temel güvensizlik arasındaki çatışmanın çözümü için gerekli davranış örüntülerinin geliştirilmesi benliğin ilk görevlerinden biridir. Bu, aynı zamanda anne-babanın da ilk görevidir.Ama şunu açıkça belirtmek gerekir ki, bebeklik çağında elde edilen güven duygusunun niceliği, bebeğe verilen besilerin ya da sevgi gösterilerinin niceliğine değil, daha çok anne-çocul ilişkisinin niteliğine bağlıdır.

Psikososyal Gelişim

Erikson, gelişmeyi insan yaşamının tümünü kapsayan bir süreç olarak görmüş ve ergenlik çağından sonraki dönemlerin de temel özelliklerini, sorun ve bunalımlarını tanımlamıştır. Erikson’un “İnsanın Sekiz Evresi” başlığı ile geliştirdiği dönemler kuramı, normal ve normal olmayan kişilik gelişmesini açıklamaktadır.

Erikson bu sekiz evreyi benlik gelişiminin aşamaları olarak tanımlamıştır. Her evrede benlik, belli bir takım gelişmeleri tamamlamakta; sorunları çözmekte ve evreye özgü bir psikososyal bunalımı atlatmaktadır. Evrelerin adı, benliğin o evrede geçirdiği özgül psikososyal bunalıma verilen addır. Erikson, her evrede benliğin karşılaştığı bir olumlu benlik öğesi bir de bunun karşıtını belirtmiştir. Temel güvenin karşıtı temel güvensizliktir.

Piaget’e Göre Zihinsel Gelişim Dönemleri

Piaget’e Göre Zihinsel Gelişim Dönemleri


1.Duyusal Devinim (Motor) Dönemi (0-2 Yaş) : Çocuğa duyular ve duyu organları yolu ile ulaşanlar önemlidir.Çevresindeki nesnelere dokununca etkileşimde bulunur, bu dönemde çocuğun özgür hareketlerine engel olmamak gerekir. Bu dönemde çevresi ile ilişkili olarak bazı kavramlar gelişir.

2.İşlem Öncesi Dönem (2-7 Yaş) : Bu dönemde nesnelerin yerini simge alır. Deneyimlerine göre akıl yürütür. Nesneleri sınıflandırır, oyunlarda simgesel işlem görülür.

3.Somut İşlem Dönemi (7-11 Yaş) : Bu dönemde maddenin korunması, ağırlıkların korunması ilkeleri gerçekleşir. Yani; geniş bir kapta bulunan suyu, uzun bir cam şişeye doldurduğumuzda, miktarının değişmediğini söylemektedir. Daha önceki dönemlerde bunu başaramamaktadır. İlkokul yıllarına rastlayan bu dönemde öğrencinin derslere ilişkin faaliyetlerinin deney, ders levhası, maketler, modellerle gerçekleştirmesi, ağırlık, alan ve hacim ölçülerinin somut olarak sınıfa getirilmesi gerekir.

4.Soyut İşlem Dönemi (11-...) : Bu dönemde çocuk yetişkin gibi soyut düşünebilir. Ergen bu dönemde tümevarım ve tümden gelim yolları ile düşünebilme yeteneğini kazanır. Somut işlem döneminden soyut işlem dönemine geçişin nasıl olduğu kesin olarak bilinmemektedir. Piaget bunu ergenlik çağının başlarında görülen nörofizyolojik yapı değişikliğine bağlamaktadır. Bunun yanısıra, bireyin içinde yaşadığı toplumun toplumsal ve kültürel yapı ve özelliklerinin de bunda rol oynadığı kabul edilmektedir.

12 - 18 Yaş Arasında Bilişsel Gelişim

12 - 18 Yaş Arasında Bilişsel Gelişim

Formel operasyonlar evresine gelen bir birey artık yetişkin dünyasıyla tam bir iletişim içine girmeye hazırdır, çünkü bilişsel gelişimin en son aşamasına gelmiştir. Formel operasyonlar gelişirken bireyin kişilik yapısıda gelişir ve bireyin ahlak anlayışında olduğu kadar kendini algılayışında da temel değişiklikler yer alır. Bu düzeye ulaşan bir çocuk, belirli bir sorunu çözebilmek için değişik hipotezler geliştirir ve her hipotezi birer birer dener. Çocuğun düşüncesine ve sorunlara yaklaşmasına bir düzenlilik, formel yapı, akıl yürütme süreci gelmiştir.
Mantıksal düşüncenin kendini gösterdiği düşünce tarzlarından biri tümdengelimdir. Tümdengelim düşünme tarzında belirli bir genelleme, doğruluğu kabul edilen bir temel düşünce alınır ve bu düşüncenin doğurduğu olasılıklar bulunur. Bilimsel ve teknolojik bilginin her aşamada gerekli olduğu endüstrileşmiş ülkelerde, formel operasyonlara dayalı düşünce biçimi, bireyin eğitimini başarıyla tamamlayıp doktor, mühendis, bilgi işlem uzmanı gibi başarılı bir meslek sahibi olabilmesi için gereklidir.
Kohlberg ahlaksal düşünmenin gelişmesini, Piaget’nin kuramına dayandırmış ve ahlaksal düşüncenin gelişmesini gösteren 7 aşamalı bir tablo oluşturmuştur. Bu tablo:
1. Aşama. Cezave İtaat Yönelimi : Davranış bütünüyle dışarıdan denetlenir. Dışarıdan gelen emirler, cezalar ve ödüllemeler davranışın yönünü belirler. Cezalandırılan davranış kötü, ödüllendirilen davranış iyidir. Gücü elinde tutan otoritenin (yetişkinlerin) her dediği doğrudur.
2. Aşama. Bireysellik, Amaca Yönelik Değiş-Tokuş : Bireyin gereksinmelerini gideren her şey doğrudur. Karşısındaki ile doğru dürüst bir alışveriş ve değiş tokuş kurabilmek bir kimsenin doğru yolda olduğunu gösterir. Bireyler arasındaki anlaşma ve söz vermelere değer verilir.
3. Aşama. İyi Çocuk Yönelimi : Diğerlerini, özellikle kişinin aile üyeleri gibi yakını olan kimseleri memnun etmek için yapılan hareketler doğrudur. Bireyin kendisinden bekleneni yaoması en doğru hareket biçimidir.
4. Aşama. Yasa ve Düzen Yönelimi : Çocuğun algılaması aile içi sorunları aşmış ve tüm toplumu kapsamaya yönelmiştir. Bireyin görevini yapması, yasalara boyun eğmesi, yasayı temsil eden otoriteyi dinlemesi ahlaksal davranış olarak görülür.
5. Aşama. Toplumla Sözleşme Yönelimi : Yasalar önemlidir, ancak bu aşamada yasalar, istendiğinde değiştirilebilen sözleşmeler olarak görülür. Yasaların amacı toplumun büyük kesimine hizmet edebilmel olduğuna göre, sırası geldiğinde bu amacı gerçekleştiren diğer seçeneklerin düşünülmesinde de bir sakınca olmamalıdır. Sözleşme ve anlaşmalar bir kez yapıldıktan sonra her iki tarafıda bağlayıcı bir özellik taşır.
6. Aşama. Evrensel Ahlak İlkeleri : Bu aşamada bireyin düşünüşünü temel ahlak ilkeleri belirler. Ahlak ilkeleri ile yasalar arasında çoğu kez bir çelişki olmadığı için ahlak ilkelerine uyan birey kendiliğinden yasaya uygun davranmış olur. Ne var ki, yasa ve ahlak ilkeleri arasında bir çelişki olduğuda, bireyin ahlak ilkelerine uyması beklenir.
7. Aşama. Kutsallıktan Kaynaklanan Ahlak Anlayışı : Bu aşamada birey kendini, içinde yaşadığı toplumu, insan ırkını aşan evrensel bir düzen kurmaya çabalar ve bu kutsal düzenin bir parçası olarak her şey ile uyum içinde yaşamaya yönelir. Bu tip düşünüşün temelinde Mevlana’nın, yaratıcıya duyulan sınırsız sevgi ve bağlılığın yattığı, “gel ne olursan gel,evimiz gönül evidir, kapısı herkese açıktır” anlayışı yatar.

Beş Oniki Yaş Arası Bilişsel Gelişim

Beş Oniki Yaş Arası Bilişsel Gelişim

Doğumdan 2-3 ay sonra nesnelerin yok olduğunu düşünen çocuk, 12 ay civarında nesnelerin değişmez olduğu aşamasına ulaşır. Beş yaşına doğru çocuk nesneleri zihinsel olarak temsil eder ancak bu kavramlar ve semboller üzerinde zihinsel işlemler yapamaz. Çocuk yedi yaşına doğru yaklaştıkça toplama, çıkarma gibi bilişsel işlemleri yapmaya başlar. Bu dönemde çocuk olayları başkalarının gözünden görmeye başlar. Bu yaş evresinde çocuk iki önemli beceriyi geliştirir. Becerilerinden biri sınıf içerme becerisidir, başka bir deyişle bir sınıfa ait olan nesnelerin, başka bir sınıfın alt dizisi olabileceğini çocuk anlar.

Örneğin köpekler hayvanlar sınıfının bir alt dizisini oluşturabilir. Çocuğun kazandığı ikinci önemli beceri daha önceki evrede ancak nesnelere dokunarak gerçekleştirebildiği sınıflama sürecini sembolik olarak yapabilmesidir. Bu evrede çocuğun bilişsel alanda başardığı değişiklikler 3 temel grupta toplanabilir :
1. Çocuk nesnelerin ve olayların renk, biçim, yükseklik gibi dış duyusal özelliklerinin baskısından kurtulup, onların kitle, hacim, sayı gibi iç özelliklerini kavrayabilecek hale gelir. Bu değişiklikler çocuğun cinsiyet anlayışında, sayı kavramının gelişmesinde, mekan ilişkilerini kavramasında kendini gösterir.
2. Okul çağındaki bir çocuk bir olayı diğer insanın gözüyle görebilmeyi zamanla daha iyi becermeye başlar. Bu dönemde çocuğun düşünce tarzı Piaget’e göre ego merkezli (egocentric) düşünce tarzıdır. Ego merkezli olmaktan kurtulup, diğer kişinin gözüyle dünyayı görebilmek çocuğun sosyal ilşkilerinde yeni bir aşamaya yol açar.
3. Çocuk dış dünyadaki nesnelerin yerine kafasında geliştirdiği semboller ve zihinsel operasyonlar aracılığı ile işlemler yapmaya başlar. Gördüğü nesneleri sınıflar, aralarındaki ilişkileri gözler ve dış dünyada bir değişiklik yapmadan kendi zihin dünyasında o yaşa göre oldukça karmaşık zihinsel buluşlara ulaşır.

İki Beş Yaş Arasında Bilişsel Gelişim

İki Beş Yaş Arasında Bilişsel Gelişim

Bu devrede daha önce kazanılan iç temsil süreçleri daha karmaşık ve çok yönlü olmaya başlar. Çocuk bu devrede kelime kullanmaya ve ilkel bir düzeyde ilk olarak bir sembol ile bu sembolün temsil ettiği nesne arasındaki ilişkiyi anlamaya başlar. Çocuk iç temsilden başka bir deyişle kelime, kavram ve sembollerin verdiği zenginlikten faydalanarak oyun yaşamına yeni zenginlikler getirir. Örneğin; bir ağaç dalını at gibi kullanmaya, ana-baba rollerine girerek arkadaşlarıyla yetişkin ilişkilerini taklit oyunları oynamaya başlar.

Bu sembolik, hayali ve oyunsal maceralar sayesinde çocuk yavaş yavaş gerçek yaşama hazırlanır. Çocuğun bu yaşta becerdiği önemli adımlardan biri nesneleri kategorilere ayırmayı öğrenmesidir. Nesnelerin büyüklük, renk, biçim gibi belirli duyusal özelliklere göre sınıflandırması, nesnenin değişmezliği aşamasından sonra kendini gösterir.Beş yaşına ulaştığında çocuk, bir nesneyi ayrı, bağımsız bir nesne olarak değil, o nesnenin ifade ettiği sınıfın bir temsilcisi olarak görebilir. Piaget’e göre dil gelişimi, çocuğun bilişsel gelişiminin belirli bir aşamaya ulaşmasının doğal sonucudur.Bilişsel gelişimin temelinde dil gelişimi değil, aksine dil gelişiminin temelinde bilişsel geliim yatar.

İlk İki Yılda Görülen Bilişsel Gelişim

İki Yılda Görülen Bilişsel Gelişim

Bebek doğumunun ilk gününden itibaren çevresini keşfetme çabasınıa başlar. Keşif çabasında kullandığı temel araçlar doğuştan getirdiği duyusal ve hareketsel yeteneklerdir. Bilişsel gelişimin aşamalarından birini çocuk nesnelerin değişmezliğini keşfederek başarır. Önceleri bebek için nesne ancak kendi görsel alanı içindeyken vardır. Nesne ortadan kaldırılınca nesnenin yok olduğunu artık var olmadığını düşünür.

Bir yaşına doğru çocuk nesnenin değişmezliği kavramını anlamaya başlar ve göz önünden kaldırılan bir nesneyi etrafına veya masanın altına bakarak arar.Değişikliklerin olabilmesi için çocuğun çevreyle etkileşim içinde olması gerekir. Olgunlaşma çocuğun sinir sistemini geliştirerek onun daha karmaşık algılamalar yapabilecek düzeye gelmesini sağlarken, çocuğun çevresiyle duyusal ve hareketsel etkileşim yapması bilişsel gelişimin temelinde yatan öğrenme deneyimlerini oluşturur.

Eğitim Bilimleri Sözlüğü - A

Pedagoji Sözlüğü – KPSS Sözlüğü – Eğitim Bilimleri Sözlüğü


Ahlak : Bir toplumda iyi ya da kötü olarak kabul edilen davranışları belirleyen değer yargıları ve kurallar bütünüdür.

Ahlaki Gerçekçilik aşaması : bkz. Dışsal kurallara bağlılık dönemi ( Piaget, Ahlak gelişimi )

Ahlaki Özerklik Dönemi : 12 yaş dönemidir. ( piaget, Ahlak Gelişimi )

Ait Olma İhtiyacı : Bireyin kendisini içinde bulunduğu ortama ait hissetmesiyle ilgili ihtiyaçtır. ( Maslow, ihtiyaçlarHiyerarşisi )

Akademik Benlik Kavramı : Öğrencinin bir dersten başarılı olup olmayacağına dair kendisine yönelik algısıdır.

Algısal Ayırt Edilebilirlik : Öğrenme malzemesinin, diğer metaryellerden farklı olarak ayırt edilmesidir.

Alışkanlık : Çok sayıda uyarıcıyla ilişkili hale gelen tepkidir. ( Guthrie )

Anal Dönem : 1 - 3 yaşları arasını kapsayan dönemdir. ( Freud’un Psikoseksüel Gelişim Kuramı, 2. Dönem )

Analitik Yaklaşım : Gelecekte ortaya çıkabilecek durumlara yönelik tahminlerde bulunarak, ihtiyacın belirlenmesidir. ( İhtiyaç belirleme yaklaşımları )

Anısal Bellek : Kişisel yaşantıların depolandığı bellektir. ( Bilgiyi işleme kuramı )

Animistik Düşünce : Cansız varlıklara canlı gibi davranma

Animizm : bkz. Animistik düşünce

Anket : Herhangi bir konuda bilgi toplamak amacıyla bireylerin görüşlerinin sorulduğu ve cevaplarınında yazılı olarak alındığı tekniktir.

Anlam Çıkartıcı İstatistik : Örneklemeden betimsel istatistik yardımıyla toplanan bilgilerle, evren hakkında yordama yapma işlemidir.

Anlamsal Bellek : Uzun süreli bellekteki kavramların, genellemelerin, şemaların yer aldığı bellektir. ( Bilgiyi İşleme Kuramı )

Anlamsal Çağrışım : Öğrenme malzemesinin, öğrencinin zihninde çeşitli çağrışımlar sağlamasıdır.

Anlatım Yöntemleri : İşlenmekte olan konuların bir sıra ve düzene göre, konuşma yoluyla açıklanması ve öğretilmesidir.

Araçsal İlişkiler Eğitimi : Çocukların kendi ihtiyaç ve isteklerinin karşılanması önemlidir. Ne kadar alırlarsa o kadar vermeleri söz konusudur. ( Kohlberg, Ahlak Gelişimi )

Aralıklı Çalışma : Öğrenilecek konunun düzenli olarak tekrar edilmesi, derse sistematik bir şekilde çalışılmasıdır.

Araştırma : Bir amaca yönelik olarak, belirli aşamalar içerisinde ve bir yöntem dahilinde yapılan çalışmadır.

Aritmetik Ortalama : Ölçümlerin toplamların, ölçüm sayısına bölünmesiyle elde edilen değerdir.

Ayırt Etme : Organizmanın, iki uyarıcı arasındaki benzemeyen özellikleri fark etmesidir.

Eğitim Bilimleri Sözlüğü - B

Pedagoji Sözlüğü – KPSS Sözlüğü – Eğitim Bilimleri Sözlüğü


Bağıl Ölçme : Ölçme işleminin bir başka özelliğe bağlı olarak yapılmasına denir.

Bağımlı Değişken : Bağımsız değişkenden etkilenmesi beklenen değişkendir.

Bağımsız Değişken : Bir araştırmanın sonucu üzerinde etkisi incelenen değişkendir.

Bağımsızlığa Karşı Utanma ve Şüphecilik : Onikinci aydan üç yaşına kadar sürer. ( Erikson’un Psikososyal Gelişim Kuramının 2. Evresi, Freud’un “anal Dönemine” Karşılık gelir. )

Bahane Bulma : bkz. Neden Bulma

Bastırma : Uygun görülmeyen istek ve anıların bilinçten uzaklaştırılmasına denir. ( Savunma Mekanizmaları )

Başarıya Karşı aşağılık Duygusu : 6 - 12 yaşları arasını kapsar. ( Erikson’un Psikososyal Gelişim Kuramı’nın 4. Evresi, Freud’un “Gizli Dönemine” Karşılık gelir.),

Başarı Testleri : Bireylerin başarı düzeylerini belirlemek amacıyla; bir dersin, bir eğitimin vs. sonunda uygulanan testlerdir.

Batıl Davranış : tesadüfen art arda meydana gelen iki olayın birbirleriyle ilişkilendirilerek, aralarında neden - sonuç bağı kurulmasıdır.

Bedensel Gelişim : Boy, Ağırlık, hacim artışıyla; vücut sistemlerinin kendilerinden beklenen fonksiyonları yerine getirecek duruma gelmeleridir.

Benlik Bütünlüğüne Karşı Umutsuzluk : İleri yetişkinlikteki yaşları kapsar. ( Erikson'un Psikososyal Gelişim Kuramı'nın 8. Evresi )

Benlik Kavramı : Kişinin Kendini değerlendirme biçimi (geçmiş, şimdi ve gelecek) ben kimim sorusuna verilen cevaptır.
Benzerlik Yasası : Benzer şekilde, benzer renkte, benzer dokuda olan uyarıcıların birlikte gruplanarak algılanmasıdır. (Gestait Kuramı, Algısal Örgütleme Yasaları)

Betimsel İstatistik : Araştırma sonunda elde edilen verilerin açıklanması, betimlenmesi ve sunulmasında kullanılan istatistiktir.

Betimsel Yaklaşım : Programın hazırlanıp, uygulanması halinde kazandırılabilecek davranışlar ile uygulanması halinde ortaya çıkabilecek zararları karşılayarak, ihtiyaçları belirleyen yaklaşımdır. ( İhtiyaç belirleme yaklaşımları )

Bıktırma Yöntemi : İstenmeyen davranışa neden olan uyarıcının sürekli verilerek, bireyin istenmeyen davranışı bıkıncaya kadar yapmasının sağlanmasıdır. ( Guthrie)

Bibliyoterapi : Bireyin yaşadığı herhangi bir problem doğrultusunda; Problemi açıklayıcı, tanımlayıcı ve problem karşısında değişik bakış açıları kazandıracak bir kitabın veya makalenin bireye önerilmesidir.

Biçimlendirme : Tepkiyi farklılaştırarak istenen şekilde oluşturmaktır.

Bilişsel Gelişim : Bebeklikten yetişkinliğe kadar; bireyin çevreyi, dünyayı anlama yollarının da kompleks ve etkili hale gelmesi sürecidir.

Bilişsel Giriş Davranışları : Bir davranışın öğrenilmesi için daha önceden öğrenilmiş olması gereken ön koşul davranışlarıdır.

Bilme - Tanıma İhtiyacı : Bilme ve öğrenme arzusuna yönelik ihtiyaçtır. ( Maslow, İhtiyaçlar Hiyerarşisi )

Birden Fazla Uyarıcıya Koşullanma : bkz. Üst düzey şartlanma

Birincil Pekiştireç : Yiyecek,su gibi organizmayı doğrudan etkileyen pekiştireçlerdir.

Bitişiklik : Koşullanma sürecinde, koşullu ve koşulsuz uyarıcıların verilme zamanının birbirine yakın olmasıdır.

Eğitim Bilimleri Sözlüğü - C

Pedagoji Sözlüğü – KPSS Sözlüğü – Eğitim Bilimleri Sözlüğü


Ceza : İstenmeyen bir davranışın ortadan kaldırılması için, organizmanın rahatsız edici bir uyarıcı (İtici uyarıcı) ile karşı karşıya getirilmesi ya da hoş bir uyarıcıdan mahrum bırakılmasıdır.

Ceza ve İtaat eğitimi : Bu düzeydeki bireyler sadece otoriteye uyar ve cezalandırılmaktan kaçınırlar. (Kohlberg, Ahlak Gelişimi, Gelenek Öncesi Düzey)

Eğitim Bilimleri Sözlüğü - Ç

Pedagoji Sözlüğü – KPSS Sözlüğü – Eğitim Bilimleri Sözlüğü


Çare Bulucu Reberlik : Problem ortaya çıkıp kalıcı hale geldikten sonra, bu problemin etkisini azaltmak, ya da bu problemi ortadan kaldırmak amacıyla verilen rehberlik hizmetidir.

Çoktan seçmeli Testler : Bir soru kökü veya alternatif cevaplardan (Seçenek) oluşan testlerdir.

Eğitim Bilimleri Sözlüğü - D

Pedagoji Sözlüğü – KPSS Sözlüğü – Eğitim Bilimleri Sözlüğü


Davranış : Organizmanın gözlenebilen ya da gözlenemeyen her türlü etkinliğidir.

Değerlendirme : Ölçme işlemi ile toplanan verilerin bir ölçütle karşılaştırılması sonucunda ulaşılan karar, hüküm veya yargılardır.

Değişken : Farklı ölçümlerde farklı değerler alabilen özelliklerdir.

Değişken Aralıklı Pekiştirme Tarifesi : Değişik zamanlardaki doğru davranışların pekiştirilmesidir.

Değişken Oranlı Pekiştirme Tarifesi : Organizmanın belirli sayıdaki doğru davranışları yerine, değişen sayılardaki doğru davranışlarının pekiştirilmesidir.

Demokratik Yaklaşım : Alanında uzman olduğu kanıtlanmış referans gruplarının çoğu tarafından istenilen değişikliklerin incelenmesi ve ihtiyaçların ortaya konması yaklaşımıdır.
( İhtiyaç belirleme yaklaşımları)

Depolama : Öğrenilen bilgilerin hafızada saklanmasıdır. ( Bilgiyi İşleme Kuramı )

Devamlılık yasası : Aynı yönde giden uyarıcıların, birimlerin art arda geldikleri için birbirleriyle ilişkilendirilerek devamlılık gösteriyormuş gibi algılanmasıdır. ( Gestait Kuramı, Algısal Örgütleme Yasaları )

Devinimsel (Devimsel) Gelişim : bkz. Psikomotor gelişim.

Dışsal Güdülenme : Bireyin davranışı göstermeye dışsal nedenlerle yönelmesidir.

Dışsal Kurallara Bağlılık Dönemi : Çocuklarda 6 - 12 yaş arasındaki dönemdir. (Piaget, Ahlak Gelişimi)

Dikkat : Bilincin belli bir noktada toplanmasıdır.

Dikkat : Duyusal kayıttan kısa süreli belleğe gelen bilgilerin seçilmesinde etkili olan süreçtir.
( Bilgiyi İşleme Kuramı )

Doğal Uyarıcı : bkz. Şartsız uyarıcı

Doğrudan Ölçme : İncelenen bir özelliğin, kendine ait bir ölçme aracıyla direkt ölçülmesidir

Doğru - Yanlış Türü Testler : Bir kısmı doğru, bir kısmı yanlış önermelerin yer aldığı testlerdir.

Dolaylı Ceza : Gözlenen bireyin davranışlarının cezalandırılmasının, diğerlerinin de benzer davranışlarda bulunmasını engellemesidir.

Dolaylı Duygu : Kişilerin söz konusu durumla ilgili bir yaşantıları olmamasına rağmen, gözledikleri modelin duygularında etkilenerek aynı duyguları yaşamalarıdır.
Dolaylı Güdülenme : Gözlenen davranışın değer verilen bir ürünle sonuçlanması durumunda, gözleyen kişinin o davranışı yapmak için istek duymasıdır.

Dolaylı Ölçme : Bir özellik ölçülürken kendine ait ölçme aracı olmadığında, başka araçlardan yararlanarak ölçme yapılmasıdır.

Dolaylı Pekiştirme : Bireyin, gözlediği modelin herhangi bir davranışının pekiştirildiğini görünce, o davranışı ortaya koyma eğilimi göstermesidir.

Dostluk Kazanmaya karşı Yalnız Kalma : 18 - 26 yaşları arasını kapsar.( Erikson'un Psikososyal Gelişim Kuramı'nın 6. Evresi )

Dölüt Dönemi : Döllenmeden sonraki bir, iki haftalık dönemdir.

Dönüt : Öğrencilere hedefe ulaşıp ulaşmadıklarının bildirilmesidir.

Duyusal Kayıt : Duyu organları yoluyla çevreden alınan uyarıcıların ilk geldiği bellektir.
Duyusal Motor Dönem (0-2 Yaş ) Bebeklerin, dış dünyayı keşfetmede duyularını ve motor becerilerini kullandıkları dönemdir.

Duyuşsal Giriş Davranışları : Öğrenme sürecinde bulunan öğrencilerin, bu süreç içinde gösterecekleri çabanın kaynağını oluşturan ilgi, tutum, değer ve akademik benlik kavramını içeren özelliklerin tümüdür.

Düzeltici Rehberlik : bkz. Çare bulucu rehberlik.

Düzeltme : Öğrenme - Öğretme sürecinde oluşan eksiklik ve hataların giderilmesi için öğrenciye sunulan yolların tümüdür.

Düzenleme : Mevcut şemayı yeni obje, olay ve durumlara göre yeniden biçimlendirme sürecidir.

Eğitim Bilimleri Sözlüğü - E

Pedagoji Sözlüğü – KPSS Sözlüğü – Eğitim Bilimleri Sözlüğü


Edilgen Dinleme : Dinleyicinin hiçbir sözlü tepkide bulunmadığı, konuşmacıya kabul edildiğini duyumsatan ve daha fazla paylaşımda bunmasını sağlayan bir dinleme türüdür.

Edimsel Davranış : Organizmanın kendiliğinden ortaya koyduğu davranıştır.

Ego : İd'i denetimi altında tutmaya çabalayan kişilik birimidir.

Eğitim : Bireyin davranışlarında, kendi yaşantısı yoluyla kasıtlı ve istendik bir davranış değişikliği oluşturma sürecidir.

Eğitim Durumu : Hedef davranışları öğrencilere kazandırmak için gerekli uyarıcıların düzenlenip işe koşulması

Eğitimin hatalı Çıktısı Olan Davranışlar : Öğrencilerin, aldıkları eğitim sürecinde edindikleri hatalı davranışlardır.

Eğitim Programı : Öğrenene, okulda ve okul dışında planlanmış etkinlikler yoluyla sağlanan öğrenme yaşantıları düzeneğidir.

Eğitsel Rehberlik : Bireyin eğitim hayatında tam bir verimliliğe ulaşabilmesi için verilen rehberlik hizmetidir.

Embriyo Devri : döllenmeden sonraki üçüncü haftadan, sekizinci haftaya kadar süren döneme verilen addır.

Empati : Kişinin kendi bakış açısını kaybetmeden, karşısındakini anlamaya çalışması ve anladıklarını geri iletmesidir.

En Son ve En Sık İlkesi : Bir uyarıcıya verilen tepkinin, o uyarıcıya karşı en son yapılmış ve en sık tekrarlanmış tep olması durumudur. ( Watson )

Epizodik Bellek : bkz. Anısal bellek

Estetik İhtiyacı : Düzene ve estetik değerlere duyulan ihtiyaçtır.(Maslow, İhtiyaçlar Hiyerarşisi)

Eşik Yöntemi : İstenmeyen davranışa (alışkanlığa) neden olan uyarıcının bulunarak, bu uyarıcının dozunun azaltılması ve istenilen davranışa yavaş yavaş ulaşılmasıdır. ( Guthrie )

Eşit Aralıklı Ölçekler : Birimleri arasındaki farklılıkları eşit, negatif değerler alabilen ve başlangıç noktası izafi sıfır olan ölçeklerdir.

Eşleştirmeli Testler : Öğrencileri iki sütunda verilen bilgileri en mantıklı şekilde eşleştirmelerini gerektiren testlerdir.

Etkin Dinleme : Etkin dinleme; beden dilini kullanma becerisinin yanında, kişilerin birbirleriyle empati kurmaya ve birbirlerine karşı saygılı davranmaya özen gösterdikleri bir dinleme türüdür.

Evren : Araştırma kapsamına giren ve benzer özellikleri taşıyan birimlerin tümüne denir.

Evrensel Ahlak İlkeleri Eğilimi : Bu en yüksek devrede, doğruyla yanlış sosyal düzenin yasa ve kurallarıyla değil, kişinin kendi vicdanıyla ve kendi geliştirdiği ahlak ilkeleriyle tanınır. (Kohlberg, Ahlak Gelişimi)

Eylemsel Dönem : Çocuklarda, 0 - 3 yaş arasındaki dönemdir. (Bruner)

Eğitim Bilimleri Sözlüğü - F

Pedagoji Sözlüğü – KPSS Sözlüğü – Eğitim Bilimleri Sözlüğü



Faktör Analizi : Bir ölçme aracının kaç tane alt boyutu olduğunu belirlemek için yapılan istatistiksel işlemdir.

Fallik Dönem : 3 - 6 yaşları arasını kapsamaktadır. (Freud'un Psikoseksüel Gelişim Kuramı, 3.Dönem

Farklar Yaklaşımı : Gözlenen başarı düzeyi ile beklenen başarı düzeyi arasındaki farka bakılarak, ihtiyaçların belirlendiği yaklaşımdır. ( İhtiyaç Belirleme Yaklaşımları )
Fenotip : Kalıtsal bir özelliğin, fiziksel olarak bireyden kendini göstermesine denir.

Fizyolojik İhtiyaçlar : Yiyecek, su, cinsellik gibi ihtiyaçlardır.( Maslow, İhtiyaç Hiyerarşisi )

Frank Parson : Rehberliğin babası sayılan isim.

Eğitim Bilimleri Sözlüğü - G

Pedagoji Sözlüğü – KPSS Sözlüğü – Eğitim Bilimleri Sözlüğü


Geçerlik : Ölçme aracının, hangi özellik ölçülecekse o özelliği başka hiçbir özellikle karıştırmadan ölçebilme yeteneğine denir.

Geçici Davranışlar : Alkol, ilaç, yüksek ateş etkisi vs. ile gösterilen ancak daha sonra kaybolan davranışlardır.

Gelenek Öncesi Düzey : Bu düzeyde; kişinin üyesi olduğu ailenin, arkadaş grubunun ya da çevrenin beklentileri kendi başına değer taşır. ( Kohlbeg, Ahlak Gelişimi)

Gelenek Sonrası Düzey : Bu düzeyde; geçerliği ve uygulanırlığı olan ahlaki değerleri ve ilkeleri, bunları ortaya koyan grup ya da kişilerin yetkilerinden ve kişinin bu grupla özdeşleşmesinden bağımsız olarak tanımlama çabası görülür.( Kohlberg, Ahlak Gelişimi )

Gelişigüzel Kültürleme Sonucu Oluşan Davranışlar : Çocukların ailelerinde, çevrelerinde edindikleri istendik davranışlardır.

Gelişim : Organizmanın döllenmeden başlayarak bedensel, zihinsel, dilsel, duygusal, sosyal yönden, belli koşulları olan; en son aşamasına ulaşıncaya kadar sürekli ilerleme kaydeden değişimidir.

Gelişimsel Rehberlik : Bireyin gelişimsel görevlerine Problemlerine ve özelliklerine yönelik olarak yürütülen rehberlik hizmetidir.

Genelleme : Şartlı uyarıcıya verilen şartlı tepkinin, şartlı uyarıcıya benzer diğer uyarıcılara da gösterilmesidir.

Genel Uyarılmışlık Hali : Bireyin dışarıdan gelen uyarıcıları alma derecesidir.

Genital Dönem : 12 - 18 yaşları arasını kapsamaktadır. (Freun'un Psikoseksüel Gelişim Kuramı 5. Dönem )

Genotip : Bireyin hücrelerindeki özel gen kombinasyonudur. Yani genlerle taşınan özelliklerdir.

Geribildirim : Öğrencinin performansından haberdar edilmesidir.

Geri getirme : Hafızada saklanan bilginin ihtiyaç duyulduğunda geri getirilerek, kullanılamasıdır. ( Bilgiyi İşleme Kuramı )

Gerileme : Kişinin içinde bulunduğu gelişim aşamasından, daha özceki bir gelişim aşamasına dönmesidir. ( Savunma Mekanizmaları )

Geriye Ket Vurma : Yeni öğrenilenlerin daha önce öğrenilmiş olanları untturmasıdır.
Girişkenliğe Karşı Suçluluk : 3 -3 6 yaş arasını kapsar. (Erikson'un Psikososyal Gelişim Kuramı'nın 3. evresi, Freun 'un "Fallik Dönemine" karşılık gelir.)

Gizli Dönem : 6 -12 yaşları arasını kapsamaktadır. (Freun'un Psikoseksüel Gelişim Kuramı 4. Dönem )

Gizli Öğrenme : Yapılan bazı öğrenmelerin öğrenme amacı olmaksızın, hatta kişi farkında olmadan gerçekleşmesidir.

Görünüş geçerliği : Görünüş geçerliği, bir ölçme aracının sadece kapsadığı özellikleri taşımasıdır.

Görüşme : Karşılıklı konuşma biçiminde yürütülen; bireyi tanımak, bilgi almak, bilgi vermek gibi amaçlarla kullanılan test dışı bir tekniktir.

Gruplandırma : birbirinden farklı birimleri daha büyük ve anlamlı bütünler haline getirmektir. (Bilgiyi İşleme Kuramı)

Güdü : Davranışa enerji ve yön veren güçtür.

Güdülenme : Organizmayı harekete geçiren durumdur.

Güvene Karşı Güvensizlik : Doğumda bir yaşına kadar sürer. (Erikson2un PsikososyalGelişim Kuramı’nın 1. Evresi, Freud’un Oral Dönemine’ karşılık gelir.

Güvenirlik : İncelenen bir özelliğe sahip ilişkin ölçme aracı ile farklı zamanlarda yapılan ölçüm sonuçlarının birbirleriyle tutarlı olmasıdır.

Güvenirlik İhtiyacı : Bireyin psikolojik ve fiziksel açıdan kendini güvende hissetmesiyle ilgili ihtiyaçlardır.(Maslow, İhtiyaçlar Hiyerarşisi)

Eğitim Bilimleri Sözlüğü - H

Pedagoji Sözlüğü – KPSS Sözlüğü – Eğitim Bilimleri Sözlüğü


Hayal Kurma : Hayal kurarak isteklerin doyurulmasıdır. (Savunma Mekanizmaları )

Hazırbulunuşluluk : Kişinin olgunlaşma ve öğrenme sonucunda belli bir davranışı göstermeye hazır olmasıdır.

Huy : bkz. Mizaç

Eğitim Bilimleri Sözlüğü - İ

Pedagoji Sözlüğü – KPSS Sözlüğü – Eğitim Bilimleri Sözlüğü


İçgüdü : Doğuştan getirilen, türe özgü davranış örüntüleridir.

İçsel Güdülenme : Bireyin davranışı göstermeye içsel nedenlerle yönelmesidir.

İd : Kişiliğin en ilkel kısmıdır. Temel biyolojik dürtülerden oluşur.

İkincil Pekiştireç : Organizmayı doğrudan etkilemeyen ama ona yarar getiren pekiştireçlerdir.

İleriye Ket Vurma : Önce öğrenilenlerin yeni öğrenilecek olanları unutturmasıdır.
İletişim : iki ya da daha fazla kişi arasında yapılan, sözlü ya da sözsüz mesaj alış verişidir.

İlgi : Bireyin zor ve kısıtlı şartlara rağmen herhangi bir alana eğilim göstermesidir.

İmgesel Dönem: Bruner başlığı

İpucu : Derste nelerin öğrenileceğinin ve nelerin yapılması beklendiğinin öğrenciye bildirilmesidir.

İstendik : Kabul edilen ve herkesçe onaylanan.

İstendik Öğrenme Ürünü Davranışlar : Öğrenme sonucunda oluşan ve onaylanan, kabul gören davranışlardır.

İstenmedik Öğrenme Ürünü Davranışlar : Öğrenme sonucunda oluşan ancak çevrede onaylanmayan, kabul görmeyen davranışlardır.

İşaretler : bkz. İpucu

İşlem Öncesi Dönem : Çocuklarda 2 - 7 yaş arasındaki dönemdir. (Piaget, Bilişsel Gelişim)

İşlemsel Bellek : Her türlü işlemin nasıl yapılacağına dair bilgilerin depolandığı bellektir. ( Bilgiyi İşleme Kuramı )

İyi Çocuk Olma Eğilimi : bkz. Çare Bulucu Rehberlik

İzleme : Verilen rehberlik hizmetlerinin sonucunu görme işlemidir.

İzleme Testleri : Öğrencilerin belirlenen hedef davranışları kazanıp kazanmadıklarını belirlemek amacıyla, öğretim süresi içinde yapılan testlerdir.

Eğitim Bilimleri Sözlüğü - K

Pedagoji Sözlüğü – KPSS Sözlüğü – Eğitim Bilimleri Sözlüğü


Kaçınma : Durum ortaya çıkmadan uzaklaşmadır.

Kaçınma - Kaçınma Çatışması : Bir seçim durumunda kişinin her iki seçeneğe de kendini uzak hissetmesidir. (Çatışma Türleri )

Kaçma : Durum ortaya çıktıktan sonra uzaklaşmadır.

Kalıtım : Fiziksel ve zihinsel özellikleri, gen adı verilen temel birimler aracılığıyla bir kuşaktan bir sonraki kuşağa aktarılmasıdır.

Kanun ve Düzen Eğilimi : Bu aşamada doğru davranış, otoriteye veya sosyal düzene uygun olarak kişinin görevini yerine getirmesidir. (Kohlberg, Ahlak Gelişimi )

Kapsam Geçerliliği : Ölçme aracının, ölçülecek özellik dışındaki konuları işleme katmamasıdır.

Karakter : Karakter; çoğu kez insanın kişiliğinde bulunan, doğuştan var olan ve çevrenin etkisi ile kuvvetli olarak ortaya çıkan eğilimlerin tümüdür.
Karşılıklı Koşullanma : Koşullu uyarıcının, istenmeyen koşullu tepki yerine zıt tepki yaratan bir uyarıcıyla eşlenmesidir.

Karşılık : Organizmanın tepkisine sağladığı sonuçtur.

Karşıt Tepki Oluşturma: Suçluluk duygusu yaratan ,tehlikeli ya da istenmeyen duygu ve düşüncelerin baskı altında tutulması güçleştiğinde,kişinin bu isteklerinin tam karşıtı olan bilinçli tutum ve davranışlar geliştirmesidir.(Savunma Mekanizması)

Kasıtlı: Planlı olarak ,bilerek ve isteyerek

Kasıtlı Kültürleme Sonucu Oluşan Davranışlar: Planlı,programlı etkinliklerle öğrencilerde oluşturulmaya çalışılan ve eğitimin ilgilendiği davranış grubudur.

Kavram Haritası: Daha geniş bir kavram başlığı altındaki kavramların birbirleriyle ilişkilerinin gösteren iki boyutlu bir şemadır.

Kavram Öncesi Dönem: bkz.Sembolik dönem.

Kavramsal Gruplandırma: Öğrenme malzemelerinin ilgili kavramlarla ilişkilendirilerek sunulmasıdır.

Kendiliğinden Geri Gelme: Sönme meydana geldikten sonra meydana geldikten sonra ,şartlı uyarıcı ile tekrar karşılanan organizmada şartlı tepkinin yeniden meydana gelmesidir.

Kendini Doğrulayan Kehanet: Kişide varolan düşünce ve duyguların etkisi ile olayı denemeden ya da davranışa dökmeden yapamayacağına ilişkin kehanetlerinin doğrulamasıdır.

Kendini Gerçekleştirme İhtiyacı: Bireyin varolan potansiyelini hayata geçirebilmeye ihtiyaç duymasıdır.

Kısa Süreli Bellek: Dikkat ve algılama yoluyla duygusal kayıttan gelen uyarıcıların ,kısa bir süre için bulunduğu bellektir.

Kimlik Kazanmaya Karşı Rol Karmaşası: 12-18 yaşları arasını kapsar.(Erikson’un Psikososyal Gelişim Kuramı’nın 5.Evresi ,Freud’un Genital Dönemi’ne karşılık gelir)

Kişilerarası Uyum Eğilimi: Bu aşamada ,akran gruplarıyla işbirliği gözlenir. İyi davranış,başkalarını mutlu etmek ya da onlara yardım etmektir. (Kohlberg, Ahlak gelişimi)

Kişilik : Bireyin doğuştan getirdiği ve sonradan kazandığı, kendine özgü özelliklerin toplamıdır.

Kişisel - Sosyal Rehberlik : Bireyin kişisel-sosyal gelişimini desteklemek için sunulan rehberlik hizmetleridir.
Kodlama : Öğrenilen bilgilerin belleğe kaydedilmesidir. (Bilgiyi İşleme Kuramı)
Konsültasyon : bkz. Müşavirlik

Kontrat ve Yasaya Uygunluk Yönelimi : bkz. Sosyal Sözleşme Eğilimi

Korku Şartlanması : Nötr bir uyarıcının korkuya neden olan şartsız uyarıcıyla eşleşmesidir.

Korunum : Herhangi bir nesne ya da nesne grubunun fiziksel biçimi ya da mekandaki konumu değiştiğinde; nesnenin miktar, sayı, alan, hacim vb. özelliklerinin değişmeyeceği ilkesidir.

Koşullu Tepki : bkz. Şartlı tepki.

Koşulsuz Tepki : bkz. Şartsız tepki.

Koşullu Uyarıcı : bkz. Şartlı uyarıcı

Koşulsuz Uyarıcı : bkz. Şartsız uyarıcı.

Kötü Kültürel Koşullarda Oluşan Davranışlar : Kötü çevresel koşullarda yaşayan çocukları, bu koşullardan dolayı öğrendikleri davranışlardır.

Kritik Dönem : Gelişimde belli davranışların kazanılması için uygun, elverişli zamanlardır.

Küçük Adımlar İlkesi : Öğrenmenin birden bire değil, küçük adımlar izlenmesiyle gerçekleşmesidir.( Thorndike )

Kültürleme : İçinde bulunulan kültürün özelliklerini kazandırma.

Kümeleme : bkz. Gruplandırma

Eğitim Bilimleri Sözlüğü - L

Pedagoji Sözlüğü – KPSS Sözlüğü – Eğitim Bilimleri Sözlüğü

Latent Dönem : bkz. Gizil dönem

Eğitim Bilimleri Sözlüğü - M

Pedagoji Sözlüğü – KPSS Sözlüğü – Eğitim Bilimleri Sözlüğü


Madde Güçlük İndisi : Bir maddeyi doğru cevaplayan öğrencilerin sayısının, toplam öğrenci sayısına bölünmesi ile elde edilen orandır.

Mantığa Bürüme : bkz. Neden Bulma

Meydan : Büyükten küçüğe veya küçükten büyüğe sıralanmış bir dizi ölçümün, alt yarısın üst yarısında ayıran değerdir.

Meslek : Mal ya da hizmet üretmek amacıyla belli bir eğitim sürecinden geçirilerek kazanılan, kuralları toplum tarafından kabul görmüş profesyonel bir faaliyetler bütünüdür.

Mesleki Rehberlik : Bireyin mesleki gelişimini desteklemekte sunulan rehberlik hizmetidir.

Mod : Bir veri dizisinde en fazla tekrar edilen değerdir.

Mutlak Ölçme : İşlem sonunda toplanan verilerin herkes tarafından aynı şekilde anlaşıldığı ölçmedir.

Mülakat: bkz. Görüşme

Eğitim Bilimleri Sözlüğü - O

Pedagoji Sözlüğü – KPSS Sözlüğü – Eğitim Bilimleri Sözlüğü

Olasılık : Eldeki verilerden yararlanarak bir olayın gerçekleşme ihtimalini tahmin etme işlemi.

Olgunlaşma : Vücut organlarının kendilerinden beklenen fonksiyonu yerine getirebilecek düzeye gelmesi için öğrenme yaşantılarından bağımsız olarak, organizmanın kalıtımın etkisiyle geçirdiği biyolojik bir değişmedir.

Olumlu Pekiştireç : Ortama konulduğunda, belli davranışların yapılma olasılığını artıran uyarıcılardır.

Olumsuz Pekiştireç : Ortamdan çıkarıldığında belli bir davranışın yapılma olasılığını artıran uyarıcılardır.

Olumlu Pekiştirme : Davranışın tekrar gösterilmesi için organizmanın hoşuna giden uyarıcının ortama konulmasıdır.

Olumsuz Pekiştirme : Organizmanın istenilen davranışına karşılık, organizmanın hoşuna gitmeyen bir uyarıcının ortadan kaldırılmasıdır.

Oral Dönem : 0 - 1 yaşlar arasını kapsar.(Freud’un Psikoseksüel Gelişim Kuramı 1. Dönem )

Oranlı Ölçekler : Birimleri arasındaki farklılıklar birbirine eşit, başlangıç noktası mutla sıfır ve sonuçları her zaman pozitif değerler olan ölçeklerdir.

Organize Ediciler : bkz. Meydan.

Oryantasyon : Öğrenciyi yeni bir duruma alıştırma hizmetidir.

Otobiyografi : Bireyin serbest olarak ya da önceden hazırlanmış bir format çerçevesinde kendini anlatmasıdır.

Eğitim Bilimleri Sözlüğü - Ö

Pedagoji Sözlüğü


Ödev: Öğrencilerin bilgi,becerilerini artırmak ve derste öğrendiklerini pekiştirmek amacıyla,ders dışı zamanlarda bireysel olarak ya da grup içinde yaptıkları çalışmalardır.

Ödünleme: Bireyin yaşadığı bir yetersizliği ,yeterli olduğu başka bir alana telafi etmesidir.(Savunma Mekanizmaları)

Öğrenciyi Hedeften Haberdar Etme : Öğrencilerin derste nelerin öğretileceğinin, öğrenilenlerin nerelerde kullanılacağının söylenmesidir.

Öğrenilen Konunun Yapısı : Öğrenilecek metinin, anlamlı parçalara bölünmeye uygun olup olmamasıdır.

Öğrenilmiş Çaresizlik : Koşullama sürecinde, organizmanın ne kadar çaba harcarsa harcasın durumu değiştirmeyeceğini öğrenerek pasif kalması ve bu pasifliği tüm istenmeyen durumlara genellemesidir.

Öğrenme : Organizmanın davranışlarında tekrar ya da yaşantı yoluyla meydana gelen , oldukça kalıcı değişikliklerdir.

Öğrenmede Tek Deneme : Uyarıcı-Tepki bitişikliği bir kez sağladıktan sonra , öğrenmenin meydana gelmesidir.

Öğretme : Bireyin davranışlarında değişiklik meydana getirmek amacıyla yapılan etkinliklerin tümüdür.

Öğretmen Yapımı Testler : Bir öğretmenin, özel amacına yönelik olarak öğrencilerin başarı düzeylerini ölçmek için geliştirdiği testlerdir.

Ölçek : Nesnelerle, olaylara sayılar vermede ve verilen sayıların kullanılmasında uyulması gereken kurallar ve kısaltmaları gösteren araçlardır.

Ölçme : Gözlenen veya araştırılan değişkenlerin ( özellik) gözlem sonuçlarının sayı ve sembollerle belirlenmesi sürecidir.

Ölçmede Hata : Ölçülmek istenen özelliğin gerçek değeri ile ölçme yapıldıktan sonra elde edilen değer arasındaki farka denir.

Ölçüm : Ölçme işlemi sonunda elde edilen sayı ve sembollerdir.

Önkoşul Öğrenmeler : Belirli öğrenmelerin gerçekleşebilmesi için daha önceden öğrenilmiş olması gereken özelliklerdir.

Önleyici - Koruyucu Rehberlik : Bireyleri travmalar ya da zorlu yaşam olaylarına karşı dirençli hale getirmek ve başa çıkma becerileri kazandırmak amacıyla verilen rehberlik hizmetidir.

Örgütleyiciler : Bireyin sahip olduğu bilgiler ile yeni öğrendiği bilgiler arasında ilişki kurulmasını sağlayan yapılardır.

Örneklem : Bir evrenden belirli yöntemlerle seçilen ve evrendeki özelliklerin aynısı gösteren daha küçük gruba denir.

Örnek Olay İncelemesi : Gerçek hayatta karşı karşıya kalınan problemlerin, sınıf ortamına getirilerek çözülmesi yoluyla öğrenmenin sağlanmasıdır.

Örtük Dönem : bkz. Gizli Dönem

Özdeşim : Kişinin normal gelişim süreci içerisinde;birini kendisine örnek olarak seçip, ona benzemeye çalışmasıdır. (Savunma Mekanizmaları)

Özdeşleşme : bkz. Özdeşim

Özsaygı : Kişinin kendisine ilişkin hissettiği duygularıdır.

Özümleme : Çocuğun karşılaştığı yeni bir olayı, fikri, objeyi kendisinde önceden var olan bilişsel yapılarla yorumlamasıdır. ( Piaget, Uyum)

Eğitim Bilimleri Sözlüğü - P

Pedagoji Sözlüğü


Pekiştirme : Davranışın tekrar edilme olasılığını artırmak için, organizmaya hoş bir uyarıcının verilmesi ya da hoş olmayan uyarıcının ortamdan çıkarılmasıdır.

Pekiştirmeme : Organizmanın davranışa herhangi bir karşılık verilmemesidir.

Performans : Kötü ya da iyi bir davranış düzeyini ifade eder.

Performans Değerlendirme : İnsanların bir işi yaparken göstermiş olduğu etkinliklerin değerlendirilmesidir.

Polyannacılık : Hayal kırıklığı yaratan her durumda iyi bir taraf görmektir (Savunma Mekanizmaları)

Portfolyo : Bir ders kapsamında, öğrencilerin dönem boyunca yaptıkları etkinliklerin içinden belirli amaca yönelik olanların, öğretmenlerin rehberliğinde seçilerek bir dosyada toplanmasıdır.

Pragnanz Yasası : İnsanların nesneleri, olayları, uyarıcıları bütün olarak algılama eğilimidir.

Problem Tarama Listesi : Öğrencilerin problemlerini tespit etmeye yönelik olarak hazırlanan ifadelerin yer aldığı problem listesidir.

Program Çalışma Grubu : Programın hazırlanmasının, uygulanmasını, değerlendirilmesini sağlayan ve bu alanlarda sürekli olarak çalışan kişilerden oluşan komisyondur.

Program Danışma Grubu : Program çalışma grubuna gerektiğinde danışmanlık yapmak üzere, uzmanlardan oluşturulmuş bir gruptur.

Program Değerlendirme : Programın etkililiği hakkında karar verme sürecidir.

Program Geliştirme : Belli bir alanda eğitimin planlanması, uygulanması ve değerlendirilmesi sürecidir.

Program Geliştirme Ekibi : bkz. Program çalışma grubu

Program Karar ve Koordinasyon Grubu : Programın hangi alanda geliştirileceğine karar veren, programın genel stratejisini, felsefi ve politik temellerini belirleyen, ülkenin eğitim felsefesinin bu programa yansıtılmasını sağlayan, hazırlanan programların kabulüne veya değiştirilmesine karar veren ve tüm çalışmalarda koordinasyonu sağlayan gruptur.

Proje Yöntemi : Belli öğretim amaçlarını gerçekleştirmek düşüncesiyle, öğrencilerin ilgi ve istekleri doğrultusunda çevreden seçilen ünite ve konuların, yine öğrencilerin aktif çalışmasıyla bir iş, bir eser olarak sonuçlandırılmasıdır.

Psikolojik Danışma Hizmeti : Günlük hayatta karşılaşılan kaygı, karar verme güçlüğü gibi sorunların çözümü için duyuşsal yön ön planda tutularak sunulan, terapötik becerilerin kullanıldığı uzman tarafından yürütülen bir yardım sürecidir.

Psikomotor Beceri : Büyüme ve olgunlaşmaya paralel olarak, bireyin bedensel faaliyetlerde vücut organlarını kullanabilmedeki becerisidir.

Psikomotor Gelişim : Bireyin vücudunu kontrol altına almada gösterdiği becerinin artmasıdır.

Eğitim Bilimleri Sözlüğü - R

Pedagoji Sözlüğü


Random Değişken : bkz. Tesadüfi Değişken

Random Hata : bkz. Tesadüfi Hata

Ranj : Bir puan dağılımında en büyük veri ile en küçük veri arasındaki farktır.

Rastgele Hata : bkz. Tesadüfi Hata

Regrasyon : Yordamanın istatiksel ölçüsüne denir.

Rehberlik : Bireyin kendini, çevresini tanıması, karar verme ve iletişim kurma becerilerini geliştirmesi, kısacası kendisini gerçekleştirmesi için bireye verilen sistemli ve profesyonel yardım sürecidir.

Refleks : Doğuştan getirilen, belli bir uyarıcıya karşı gösterilen belli ve basit davranışlardır.

Eğitim Bilimleri Sözlüğü - S

Pedagoji Sözlüğü


Sabit Aralıklı Pekiştirme Tarifesi : Organizmanın davranışlarının belli zaman aralıklarıyla pekiştirilmesidir.

Sabit Hata : Her ölçüm sonucunu aynı düzeyde etkileyen hatalardır.

Sabit Oranlı Pekiştirme Tarifesi : Organizmanın belli sayıdaki davranışlarının pekiştirilmesidir.

Saf Çıkarcı Eğilim : bkz. Araçsal İlişkiler Eğilimi

Saygı İhtiyacı : Bireyin, kendisine saygı duyulduğunu hissetmesiyle ilgili ihtiyaçtır. (Maslow, İhtiyaçlar Hiyerarşisi)

Semantik Bellek : bkz. Anlamsal bellek


Sembolik Dönem : Çocuklarda 2-4 yaş arasındaki dönemdir. (Piaget,bilişsel gelişim)

Sembolik Dönem : Bruner, Zihinsel Gelişim

Sempati : Bireyin kendi bakış açısını kaybederek, karşısındaki kişi gibi davranmasıdır.

Sezgisel Dönem : Çocuklarda, 4-7 yaş arasındaki dönemdir. ( Piaget, Bilişsel Gelişim)

Sınıflama Ölçekleri : Nesneleri veya olayları en belirgin özelliklerine göre gruplama ya da alt kategorilere ayırma işleminde kullanılan ölçeklerdir.

Sıralama Ölçekleri : Belirli bir özelliğe sahip oluş düzeyi bakımından, nesneleri veya olayları bir sıraya koyan ölçeklerdir.

Simgesel Ödül Biriktirme : Sabit oranlı pekiştirme tarifesine dayanan davranış kazandırma yöntemlerinden biridir.

Sistematik Hata : Ölçme işlemine yanlılığın karıştığı hatalardır.

Somut İşlemler Dönemi : Çocuklarda, 7-12 yaş arasındaki dönemdir. ( Piaget, Bilişsel Gelişim)

Sonunculuk İlkesi : Organizmanın belirli bir durumda son olarak hangi davranışı göstermişse, bu durumla tekrar karşılığında aynı davranışı gösterme eğiliminde olmasıdır.

Soru � Cevap Yöntemi : Geleneksel olarak uygulandığında; konunun, öğretmen tarafından sorular sorulup öğrencilerce cevaplar verilerek işlenmesidir.

Sosyal Sözleşme Eğilimi : Bu düzeyde, kanunların kullanımı ve bireysel haklar eleştirici bir şekilde incelenir. Kanunların, demokratik olarak değiştirilebileceği ilkesi benimsenir ( Kohlberg, Ahlak Gelişimi)

Soyut İşlemler Dönemi : Çocuklarda, 12-18 yaş arasındaki dönemdir. (Piaget, Bilişsel Gelişim)

Sönme : Pekiştirilmeyen davranışın kaybolmasıdır.

Standart Hata : Her bir ölçümde yapılabilecek en küçük hatayı ifade eder.

Standartlaşmış Testler : Bir komisyon veya uzmanlar tarafından hazırlanan ve geniş öğrenci gruplarına uygulanmak üzere geliştirilen testlerdir.

Standart Sapma : Bir veri dizisindeki puanların, aritmetik ortalamadan olan farklarının karelerinin toplamının ortalamasının kare köküdür.

Süperego : Toplumun ahlak kuralları ve değerlerinin içselleştirilmiş halidir.

Sürekli Değişken : Her ölçümde farklı değerler alabilen özelliklerdir.
Süreklilik Yasası : bkz. Devamlılık Yasası

Süreksiz Değişkenler : Sınırlı sayıda değer alabilen değişkenleridir.

Eğitim Bilimleri Sözlüğü - Ş

Pedagoji Sözlüğü


Şartlı Tepki : Şartlı uyarıcının meydana getirdiği, gösterilmesi yaşantıya bağlı olan tepkidir.

Şartsız Tepki : Şartsız uyarıcının, herhangi bir şarta bağlı olmadan organizmada meydana getirdiği doğal ve otomatik tepkidir.

Şartlı Uyarıcı : Başlangıçta nötr uyarıcı iken; şartsız uyarıcı ile birlikte verilerek, şartsız uyarıcının organizmada yarattığı etkiyi oluşturan uyarıcıdır.

Şartsız Uyarıcı : Organizma için doğal olan ve tepkiyi otomatik olarak meydana getiren uyarıcıdır.

Şekil - Zemin İlişkisi : Algılamada ön kısımda oluşan anlamlı biçime şekil, arkada kalan kısma zemin adı verilir.

Eğitim Bilimleri Sözlüğü - T

Pedagoji Sözlüğü


Tamamlama Yasası : Organizmanın bazı kısımları eksik olan nesneleri, şekilleri, sesleri, görüntüleri algılarken tamamlama eğilimidir. (Gestalt Kuramı, Algılama örgütleme Yasaları)

Tarihsel Zaman : Bireyin yaşamını sürdürdüğü zaman diliminde, içinde bulunduğu sosyal ve fiziksel çevreye ait toplumsal ve teknolojik gelişmelerin oluşturduğu faktörlerdir.

Tartışma Yöntemi : Bir konunun öğrencilerin büyük bir çoğunluğunun katılımı ile işlenmesine denir. Öğrenciler görüşlerini belirtirler, başkalarının görüşlerine katılıp katılmama nedenlerini gerekçelendirirler.

Telaffuz Edilebilirlik : Öğrenme malzemesinin, öğrencinin anlayacağı bir dilde sunulmasıdır.

Telafi : bkz. Ödünleme

Tepe Değer : bkz. Mod

Tepki : Uyarıcılara karşı organizmanın gösterdiği davranıştır.

Terapötik Beceri : Saygı, içtenlik (saydamlık), koşulsuz kabul, empati ve bağdaşım içinde olma ( kendisiyle barışık olma) gibi özellikleri kapsayan bir beceridir.( İnsancıl yaklaşım)

Tesadüfi Değişken : Hangi değeri alacağı önceden bilinmeyen değişkenlerdir.

Tesadüfü Hata : Kaynağı belli olmayan hatalardır.

Testi Yarılama Yöntemi : Bir gruba uygulanan ölçme aracından toplanan verilerin, iki eşit parçaya bölünmesine denir.

Test Tekrarı Yöntemi : Bir ölçme aracının aynı gruba veya bir gruba denk bir başka gruba, iki farklı zamanda uygulanmasıdır.

Test Tekrar Test Yöntemi : bkz. Test Tekrarı Yöntemi

Toplu Çalışma : Derse sadece sınav zamanı çalışmayı ifade eder.

Toplu Dosya : Bireylere uygulanan testlerin ve test dışı tekniklerin kayıt altında tutulduğu dosyadır.

T Puanı : Aritmetik ortalaması 50, standart sapması 10 kabul edilen puanlardır.

Tutum : Bireyin sahip olduğu duygu, düşünce, inanç ve değerlerin toplamıdır.

Türe Özgü Hazır Oluş : Öğrenecek olan organizmanın, istenilen davranışı göstermek için gerekli biyolojik donanıma sahip olması demektir.

Eğitim Bilimleri Sözlüğü - U

Pedagoji Sözlüğü


Uyarıcı : İnsanların duyu organlarını harekete geçirerek bir tepkiye yol açan içi ve dış durum değişikliğidir.

Uyum : bkz. Oryantasyon

Uzun Süreli Bellek : Yeni öğrenilen bilgilerin eskiler ışığında örgütlenerek, uzun süreli olarak depolandığı bellek türüdür.( Bilgiyi İşleme Kuramı)

Eğitim Bilimleri Sözlüğü - Ü

Pedagoji Sözlüğü

Üretkenliğe Karşı Duraklama : Orta yetişkinlik yıllarını kapsar (Erikson'un Psikososyal Gelişim Kuramı'nın 7. evresi)

Üst Düzey Şartlanması : Bir nötr uyarıcı şartlı uyarıcı haline getirildikten sonra ikinci bir şartlı uyarıcıya da şartlanmanın gerçekleştirilmesidir.

Eğitim Bilimleri Sözlüğü - V

Pedagoji Sözlüğü


Varyans : Puanların aritmetik ortalamadan farklarının karelerinin toplamlarının aritmetik ortalamasıdır.


Veri : Belirli amaçlara ulaşmak için gözlenen veya toplanan değerlerdir.

Eğitim Bilimleri Sözlüğü - Y

Pedagoji Sözlüğü

Yadsıma : Kişinin tehlikeyle baş edemediğinde ya da ondan kaçınamadığında bu tehlikeyi yok saymasıdır. (Savunma Mekanizmaları)

Yakınlığa Karşı Yalıtılmışlık : bkz. Dostluk Kazanmaya Karşı Yalnız Kalma.

Yakınlık Yasası : Organizmanın, birbirine yakın nesneleri gruplandırarak algılamasıdır. (Gestalt Kuramı, Algısal Örgütleme Yasaları)
Yakınsal Gelişim Alanı : Çocuğun, herhangi bir yetişkinin yardımı olmaksızın kendi kendine sağlayabileceği gelişim ile bir yetişkinin rehberliğinde gösterebileceği potansiyel gelişim düzeyi arasındaki farkdır.

Yanaşma-Kaçınma Çatışması : Bir istendik, bir istenmedik durumun olması halidir.

Yanaşma-Yanaşma Çatışması : İki istendik durumla karşı karşıya kalındığında yaşanan çatışmadır.

Yansıtma : Kişinin yetersizliklerinin, eksikliklerinin ve hatalarının sorumluluğuyla bunların neden olduğu duyguları başkalarına maletmesidir. ( Savunma Mekanizmaları.)

Yaşantı : Çevresiyle belli düzeydeki etkileşimleri sonucunda bireyde kalan izdir.

Yer Değiştirme : bkz. Yön Değiştirme.

Yetenek : Doğuştan getirilen yapabilme güçü.

Yordama : Bilinen özelliklerden yararlanarak, bilinmeyen özellikler hakkında tahminde bulunma işidir.

Yön Değiştirme : Belirli bir uyarıcının ortaya çıkardığı tepkinin açığa vurulması tehlikeli olduğunda, tepkinin o uyarıcıdan başka bir uyarıcıya yöneltilmesidir. (Savunma Mekanizmaları)

Yüceltme : İlkel nitelikli eğilim ve isteklerin, toplumca, beğenilen etkinliklere dönüştürülmesidir. (Savunma Mekanizmaları)

Yüzdelik : Bir dağılımın belli bir yüzdesinin altında veya üstünde belirli oranları bulundurması istenen noktadır.

Eğitim Bilimleri Sözlüğü - Z

Pedagoji Sözlüğü - Z

Zaman Cetveli : Bireyin verimli ders çalışmasını ve etkili zaman yönetimi becerisi kazanmasını sağlamak amacıyla kullanılan test dışı bir tekniktir.

Zamanlama : Organizmanın davranışı ile pekiştirme arasındaki zamanın1/2 saniyeyi geçmemesidir.

Zıt Tepki Yöntemi : İstenmeyen davranışı meydana getiren uyarıcıyla, istenilen davranışı meydana getiren meydana getiren uyarıcının beraber verilmesidir.

Zircirleme : Davranışların sırayla yerine getirilerek bir sonraki adıma geçilmesi, böylelikle hedef davranışın gerçekleştirilmesidir.

Z Puanı : Aritmetik ortalaması 0, standart sapması 1 kabul edilen puanlardır.