16 Ekim 2008 Perşembe

Yargıları Şişelemek

Yargıları Şişelemek
Küskünlükler genellikle bir yargıyla başlar: "Kız kardeşim eşeğin teki, her zaman odayı dağınık bırakıyor"; "Annem beni asla öteki çocuklar gibi uyandırmıyor"; "Babam bizi düşünmüyor, yaptığı tek şey futbol oynamak". Aile yaşamı "kötü" ya da "yanlış" türünden yargılar içerdiği zaman gücenme meydana gelir. Kızdığınız bir aile ferdine bir hükmü ilan etmek yerine, bunu bir kâğıda yazın ve bir şişeye koyun (herkes aynı şişeyi kullanabilir). Ağzı dar bir şişe en iyisidir, çünkü o zaman yargılarınızı dışarı çıkartamazsınız. Yargınızı şişenin içine koyarken, bunu düşünmek üzere bir kenara koyduğunuzu farz edin. Genellikle birkaç gün içinde aklınıza başka bir gerçek gelir ve vardığınız hükme farklı bir açıdan bakarsınız. Yargınızla ilgili olarak bir hafta sonra gene aynı şeyi düşünüyorsanız, özenli bir şekilde hakkında hüküm verdiğiniz kişiyle konuşun.

Gerçek Çanı

Gerçek Çanı

Kendinize karşı dürüst olmak zihninizi bazı şeyler hakkında neler hissettiğinize açmaktır. Bir şey gerçekse, "Öyle mi!" duygusuna yol açar. Kimi zaman bu "Öyle mi!" biraz acıtır ya da davranışınızı değiştirmeniz gerektiğini düşündürür; bu iyidir. Şimdi oynayacağımız oyun gerçeğin çanını duymanın ne anlama geldiğini gösterecektir. Bir çan ve kartlar edinin. Her kartın üzerine şunları yazın:
• Aileme yeteri kadar zaman ayırmıyorum.
• Dikkate alınmadığımı sanıyorum.
• Evdeki ihtiyaçlarım karşılanıyor.
• Kendimden hoşnutum.
• Aileme daha fazla katkıda bulunmak isti¬
yorum.
• Kimi zaman herkesten kaçmak istiyorum.
yor.


• Burada kendimi önemli hissetmiyorum.
• Gerektiği kadar birlikte olamıyoruz.
• Burada beni kimse ciddiye almıyor.
• Ailemizin durumu sürekli iyiye gidiyor.
• Daha sık bir araya gelmeliyiz.
Siz de farklı durumları düşünüp bunları kartlara yazabilirsiniz. Kartları ters çevirin. Herkes bir kart seçsin ve yüksek sesle okusun. Biraz durup gerçeğin "Öyle mi!" çanının çalıp çalmadığını düşünsün. Çan herkesin ulaşabildiği bir yerde dursun. Gerçeğin çanının çaldığını düşünen kişi uzanıp çanı çalsın. Oyun bittikten sonra daha önce farkına varılmamış olan bazı duygulan fark etmenin nasıl bir şey olduğu üzerine konuşun.

Gerçek Duyguları Ön Plana Çıkarma

Gerçek Duyguları Ön Plana Çıkarma

Bir şey hakkında hüküm vermekle duygulan ifade etmek arasında fark vardır. Gerçek duygular ifade edildiğinde genellikle, "sevdim", "sevmedim", "istiyorum" veya "istemiyorum" gibi sözcükler kullanılır. Bir hüküm, bir şeyin iyi ya da kötü olduğunu belirtir. "Yemek berbattı" bir yargıdır.

"Bezelyeyi sevmiyorum" bir gerçek duygudur. İnsanlar gerçek duygularını birbiriyle paylaştığında kendilerini daha yakın hissedebilir, çünkü duygular yüreğin içindeki-ni ortaya koyar. İnsanlar hüküm verdiğinde bu yakınlık kaybolur, çünkü yargı o kişinin dışındaki bir şeyi ifade eder. Bir şeyi dürüstlükle söylemek istediğimizde, bunu yargı yerine duyguyla ifade etmek önemlidir.

Herkesi toplayın ve şu oyunu oynayın: Konuşmak üzere bir konu seçin. Eviniz içerden ve dışardan nasıl görünüyor? Herkes "seviyorum", "sevmiyorum", "istiyorum" ya da "istemiyorum" diyerek gerçek duygularını paylaşsın. Bir süre sonra hükümler vererek sohbeti herkese yöneltin. Bu iki iletişim tipi arasındaki ses tonu farkı üzerine konuşun. Bundan sonra herkes birbiriyle iletişim kurduğunda hüküm vermek yerine gerçek duygularını ifade etmeyi denesin.

Çocuğun Gerçeği Utanç Vericiyse

Çocuğun Gerçeği Utanç Vericiyse
Anne ve babaların çoğu saçı yeşil boyalı kişiyi sessizce süzen, birisine "Neden bu kadar şişmansın?" diye soran ya da "O adam çirkin" diyerek gerçeği söyleyen çocuklarının yarattığı utancı yaşamıştır. Çocuklar bunu doğallıkla yapar ve yetişkinlere oranla gerçekle daha fazla uyum içindedir ve gerçeği daha fazla merak eder. Bu nedenle kendilerini kötü hissetmemeleri gerekir. Bu çocuğun dünyayı gözlemleme ve öğrenme tarzıdır. Oturup çocuğunuza küçükken anne ve babanızın utanmasına neden olan anılarınızı anlatın. Size bu öyküler hakkında sorular sorsun; ne kadar dürüstlükle yanıt verdiğinizi tespit edeceksiniz. Bu hikâyelere dayanarak, yapılan yorumlar sonucunda o kişilerin neler hissedebileceklerini tartışın. Son olarak ona, düşündüğü her şeyle ilgili dürüst olması gerektiğini, ancak bir başkasını incitmemek için bunu yüksek sesle veya o kişinin önünde ifade etmemeye dikkat etmesi gerektiğini söyleyin.

Olduğu Gibi Anlatmak

Olduğu Gibi Anlatmak
Çocuklar bir şeyi anlatırken allayıp pullamaya bayılır. "O kötü kız defterimi karaladı" (gerçekte kızın kalemi kazara sayfaya dokunmuştur); "Beslenme çantamda ne varsa, hepsini o yedi" (gerçekte artanları yemiştir); "Sınıfın en aptalı benim" (gerçekte sadece sınavdan en iyi notu ala¬mamıştır). Çocuğunuza bir şeyi olduğu gibi anlatmakla allayıp pullamak arasındaki farkı göstermek için onunla Şip Şak oyununu oynayın. Zihnimiz gün boyunca bir dizi durumun fotoğrafını çeker. Gözler mahsuscuktan kamera olsun. Evdeki herhangi bir şeye bakın ve sonra göz kırpın. Herkes Şip Şak'ını mümkün olduğu kadar olduğu gibi anlatsın; sonra da allayıp pullasın. Evdeki herhangi bir şeyle ilgili Şip Şak üzerinde konuştuktan sonra herkesten o gün okulda ya da işte olup bitenlerden akıllarında kalan bir şeyi aktarmasını isteyin. Artık çocuğunuz size biraz abartılı gelen bir hikâyeyle geldiğinde, bunun bir Şip Şak'ı bulunup bulunmadığını sorabilirsiniz.

Dürüstlüğü Ödüllendirin

Dürüstlüğü Ödüllendirin
Çocuk size yanlış yaptığı bir şeyi aktardığında dürüstlüğü nasıl ödüllendirirsiniz? Çoğu kez anne ve babalar dürüst davrandığı için çocuğu övdükten sonra bir ceza verir. Bu çocuğu bir dahaki sefere cezadan kurtulmak için doğruyu söylememeye yöneltir. Önemli olan çocuklara yaptıkları şeylerin sorumluluğunu üstlenmeyi öğretmektir. Bu, size doğruyu söyledikten sonra onları yaptıkları şeyi düzeltmek için neler yapabileceklerini düşünmeye sevk etmek anlamına gelir. Dürüstlükle yapılan itiraflardan sonra şunun gibi bir şey söyleyin: "Bana doğruyu söyleyebildiğin için memnun oldum. Durumu düzeltmek için neler yapabileceğinle ilgili biraz düşün."

Doğruyu Söylemek

Doğruyu Söylemek
Güvene giden yol gerçeğin tırabzanlanyla döşenir. Güven oluşturmanın tek yolu dürüst olmaktır. Başka yol yoktur. Aile düzeninin bu dürüstlük ortamında işlemesi, aile fertlerinin birbirine güvenmesi anlamına gelir. Gerçek söylendiği ve sevgi değişmez kaldığı zaman güven oluşur. Bir aile dürüstlüğe değer veriyorsa, her aile ferdi, bütün olarak ailenin kendisini desteklediğine güvenerek hayatındaki gerçekleri ifade edebilir.
"Gerçeğe sadece akıl yoluyla değil, gönül yoluyla da ulaşabiliriz."
—Blaise Pascal

Gece Dışarda Uyumak

Gece Dışarda Uyumak
Dışarı çıkıp daha önce hiç yapılmamış bir şeyi yapma cesareti ürkütücü görünebilir. Eğer çocuk hiçbir zaman korkularıyla karşı karşıya kalma fırsatını bulamamışsa, cesur olmayı öğrenemez. Eğlenceli bir şekilde karanlıktan korkmak, geceyi dışarda geçirmek ve evden uzak olmak gibi alışılmış korkulan yenmek için bir yöntem önere¬lim. Çocuğunuzla birlikte müsait bir yerde geceyi dışarda geçirin. Hiçbir kamping edevatı almayın; sadece yere bir battaniye serin ve üzerine uyku tulumunu koyun. Gecenin seslerini dinleyin, gece havasını içinize çekin, yıldızlardan isteklerde bulu¬nun ve çiğ taneleriyle uyanmanın neşesini yaşayın. Çocuğunuzun vahşi ortamda ne kadar cesur olduğunu herkese anlatarak olayı büyütün.

Korkularla Yüzleşmek

Korkularla Yüzleşmek

Çocuklar; karanlık, hayaletler, yalnız kalmak, hırsızlar, şimşekli sağnak gibi pek çok şeyden
korkar. Etraf karanlık ve aklınız hareket
halindeyken cesur olmak kolay değildir.
Çocuğunuzu cesur olmaya teşvik etmede bazı
önerilerde bulunalım:
• Karanlıkta oyun oynayın. Çocuğunuza bir
kâğıt verin ve ışıklar kapalıyken bir şeyler
çizsin. Onlarla aynı odada oturun ve her
resim bittikten sonra ışığı açın. Komik re¬
simlere bakarak birlikte gülün.
• Karanlıkta "elim sende" oynayın. Kurallar
basit olmalı ve kimse yaralanmamalı.

Mobilyaları çekerek serbest alan yaratın.
Bu elbette yavaş oynanmalıdır ve herkes
ellerini uzatarak birisine dokunmaya
çalışacaktır.
Işıklan kapatın ve çocuğunuz karanlıkta
topladığınız nesnelere dokunarak ne
olduklannı bilmeye çalışsın.
Çocuğunuzu kötü hayaletlerden koruyacak
bir iyi hayalet resmi çizin. "Hayaletler
giremez" notunu yazıp kapıya asmak da
işe yarar.
Fırtına çıktığında, fırtına olun. Rüzgâr gib
uluyun, şimşek gibi haykırın ve yağmur
gibi tepinin.

Yapabilirmiş Gibi Davranın

Yapabilirmiş Gibi Davranın
Bir şey yapmaktan ya da birisiyle karşı karşıya gelmekten kork¬manın bir kısmı, bunu yapamayacağınız duygusuyla bağlıdır. Çocuğunuza, olayı nasıl gözünde canlandırabileceğine yardımcı olarak korkuyu yenmede destek verin.
Çocuğunuza gözünde canlandırma tekniğini şöyle anlatacaksınız: Çocuğunuzu oturtun; gözlerini kapatsın. Korktukları durumu ele alın ve zihinlerinde kendilerini bu olayın içindeymiş gibi tasavvur etsinler. Kendilerini bütün kelimeleri ve bütün hareketleri gerçek¬leştirirken görmeliler. O zaman sonuçla nasıl baş edeceklerini de göreceklerdir. Bu senaryoyu akıllarından istedikleri kadar geçirsinler. Eğer göz önüne getirmekte zorlanırlarsa, olayı akıllarından geçirmeye çalışırlarken, siz bazı göz önüne getirme halleri önerin. Durumu birkaç kez göz önüne getirdikten sonra ne düşündüklerini sorun. Birlikte en az beş kere tekrarlayın: "Bunu yapabilirim."

Cesaret Nişanı

Cesaret Nişanı
Arkadaşları kötü davranışlara teşvik ettiğinde kendisine sadık kalmak çocuk açısından cesaret işidir. Zaman ayırın ve çocuğunuzla birlikte bir cesaret nişanı hazırlayın. Bu çocuğunuzu ödüllendirmek için bir toplu iğne, kılıf, bayrak, vazo veya herhangi bir şey olabilir. Cesaret nişanını yaparken, onunla herkesle birlikte yürümenin ne kadar kolay, akıntıya kürek çek¬menin ne kadar zor olduğunu konuşun. Çocuğunuz küçükken başkalarına ilgi gösterdiğinde onu övmekle başlayın. Okulun kabadayısıyla ya da sınıftaki acaip çocukla ilgili şeyler duyduğunuzda, o kişi olmanın nasıl bir duygu olduğu üzerine konuşun. Çocuğunuzu cesur davranışlarını size anlatmaya teşvik edin. Sonra ailecek bir tören düzenleyerek yaptığınız cesaret nişanını çocuğa verin. Çocuk bu nişanı, ailede bir başkası cesurca bir iş yapıncaya kadar taşıyacaktır. O zaman yapılacak törende nişan eski sahibi tarafından yeni sahibine takılacaktır.

Cesaret Nedir?

Cesaret Nedir?
Cesaretin ne olduğuna dair çocukların kafası karışık olabilir. Bunun okulun kabadayısıyla kavga etmek, arkadaşlarının söylediği tehlikeli bir şeyi yapmak ya da bir uçurumdan suya atlamak anlamına geldiğini sanabilirler. Herhangi birisi onlara çelimsiz, korkak tavşan der demez, hemen cesaretleri¬ni ortaya koymaları gerektiğini düşünürler. Yetişkinler, bunun cesaretle ilgisi olmadığını bilir. Cesaret, iyi bir şey için makul riskler üstlenmek, inanılan bir şeyin arkasında durmak, başkalarının hakkını savunmak ve başkalarının görüşü ne olursa olsun kendin olmaktır. Çocuğunuza tanıdığınız cesur insanları ve hayatınızda kendinizi cesur his¬settiğiniz dönemleri anlatın. Cesareti anlatmak için birlikte bir resim yapın ya da bir kitapçık hazırlayın. Çocuğunuz ne zaman cesurca bir şey yaparsa, bunu fark ve takdir ettiğinizi belirtin.

Cesaret

Cesaret
Gerçekten kendiniz olmak, genel görüşe karşı çıkmak ya da bir davayı savun¬mak büyük cesaret işidir. Korkuyla yüzleşmek büyük cesaret ister. Cesaretin büyük bir maharet olması gerekmez; sadece hayır demek kadar basit olabilir. Bir çocuk yapmaktan korktuğu şeylerle karşı karşıya gelerek ve bunları hazmederek cesur olmayı öğrenir. İnandığı bir şeyi yapmak için bir adım ileri gitmesi gerektiğini öğrendiğinde, korksa bile, cesaretin nasıl bir duygu olduğunu kavrayacaktır.
"Cesur olmadığınız zaman yapabileceğiniz en cesurca iş, cesur olduğunuzu iddia etmek ve böyle davranmaktır."

Komşularınızı Tanıyın

Komşularınızı Tanıyın

Birliktelik oluşturmak gerçekten de herkesin
birbirine ilgi göstermesiyle başlar.
Dostlukların başlaması için çevrenize
ulaşmanın birçok yöntemi vardır. Bir kere bir
araya geldikten sonra çocuk bakımı, otopark
ya da acil yardım gibi konularda birbirinize
yardımcı olmanız mümkün olur.
Komşularınızı tanımak için bazı önerilerde
bulunalım:
• Bir komşular eğlencesi düzenleyin. Herkesin posta kutusuna veya kapı altına bir not bırakarak eğlenceye davet edin. Gelenler bir tabak yiyecek getirsin. Bu eğlence bir evde olabileceği gibi, bahçede, sokakta ya da bir parkta da olabilir. • Çocukların okuldan alınması hizmetini başlatın. Okul sonrasında hangi annelerin
Çocuğunuz

büyümüşse, ama siz o saatte evde değil-seniz, bir komşuya telefon ederek eve geldiğini bildirsin. Yaratıcı başka yöntem-ler geliştirin ve birbirinizle dayanışma gös-terin.
Musluk tamiri, bilgisayar, marangozluk gibi özel beceriler konusunda yardımlaşma programlan düzenleyin. Birbirinize para vermek yerine, özel beceri saatleri sunun. Hiçbiri olmazsa, komşularınızı tanımış ve onlara hangi hizmeti verebileceğinizi duyurmuş olursunuz. Mahalle veya site bülteni çıkarın. Başlangıç için bir sayfa yeterlidir. Doğum günlerini, ölümleri, doğumları ilan edin. Çocuklar da katkıda bulunabilir. Bu bül¬tende mahallenizdeki trafik sorunlarım, bahçe düzenini veya komşular eğlencesi

Arkadaşı

Arkadaşı
Çocuklar sık sık başka ülkelerde yaşayan çocuklarla mektuplaşmak ister. Okulda neler yaptıkları, aileleriyle birlikte nasıl yaşadıkları, hangi yemekleri yediklerini öğrenmek ilginçtir.
Başka bir ülkeden çocuklarla arkadaşlık etmek
çocuğunuza düşünceler, değerler ve duygular söz
konusu olduğunda insanların ne kadar çok birbirine
benzediğini öğretir. Mektup arkadaşı bulmak için
değişik kurumlardan destek alabilirsiniz.

Birlikte Gazete Okumak

Birlikte Gazete Okumak

Her gün birlikte okumak için uygun bir gazete makalesi bulun ve kesin. Aile yaşamı, dünya olayları, politika, güzel sanat¬lar ve insanlar hakkında sık sık ilginç yazılar çıkar. Bu, dünyada olup bitenler, başka insanların hayatı ve yeni şeyler öğrenmek açısından kişisel ilgi yaratır. Bu, çocuğunuza size soru sorma, size de çocuğunuzun görüşlerini öğrenme fırsatı verir. Çocuğunuz çok küçükse, makaleyi onun anlayacağı bir dille özetleyin. Çocuğunuz gazeteyi kendi okuyabilecek yaştaysa, ailecek okunup tartışılacak yazıyı seçme görevini ona verin.

Çevreyi Korumak

Çevreyi Korumak
Kendine ve başkalanna ilgi göstermenin bir parçası da doğaya ilgi duymaktır. Yağmur ormanları tükenmiş bir dünyada yaşayacak olan, ne de olsa bizim torunlarımızdır. Doğaya özen göstermeleri ve yeryüzünün güzelliği ve sağlığı için bir şeyler yap¬maları için çocuklarınıza çevre sorunları hakkında bilgi verin. Yeryüzünden sorumlu olduklarını anladıklarında çocuklar ciddi çevre koruyucuları kesilir. Kutuları, gazeteleri, camlan toplamak hoşlarına gider. Atıkları değerlendirmek henüz ailenize girme-mişse, tam zamanı! Belediyelerin atıkları ayrı ayrı toplamaları için çaba sarfedin.

Gönüllü Olma

Gönüllü Olma

Ailenin dışındaki insanlara ilgi göstermek çocuklara merhamet ve empatiyle ilgili çok şey öğretir. Çocuğun farklı insan tipleri ve yaşam tarzlarıyla ilgili anlayışını genişletir. Hayatını başkalarına yardım ederek yaşayan bir insan yaratır. Aileye yakınlık yaratan bir amaç duygusu sağlar. Ailelerin gönüllü olarak birlikte yapacakları birçok şey vardır. Ailecek neye ilgi duyduğunuzu görüşün ve bölgenizde bulunan yardım kuruluşlarından bilgi alın. Bazı önerilerde bulunalım:
• Bir yaşlıyı evlat edinin. Yaşlı bir komşunuzun ya da huzurevindeki bir yaşlının yakınlarda ailesi olmayabilir. • Bir aileyi evlat edinin. Bölgenizdeki yoksul bir aileye ayda bir yiyecek ve giyecek yardımı yapın veya bayram-


• Özürlü veya engelli bir kişiyi evlat edinin.
Onu aile gezmelerinize veya haftada bir
yemeğe davet edin.
• Evinden çıkamayanlar için kütüphaneler¬
den kitap alma - götürme işini üstlenin.
• Aşevlerinde servis yapın.
• Ailecek önemli gördüğünüz bir konuyu
yetkili mercilere yazın.
• Temizlenecek bir kamu alanı saptayın
veya mahallenizde temizlik yapın.
• Bir huzurevini veya hastaneyi düzenli
ziyaret edin.
Çocuklar yukarıdaki öneriler karşısında ilk önce ürkecektir, ancak bir kez insanlara yardım etmeye başladıklarında bundan haz duyacaklardır.

Bir Çocuk, Bir Çiçek

Bir Çocuk, Bir Çiçek

Var olmasını istediğimiz dünya çocuklarımızın zih-ninde oluşturulmalıdır. Çiçekler hayatın güzel ve umut dolu simgeleridir. Bundan sonra bir yerlerde sürüp giden savaş, kazaya uğrayan bir okul otobüsü veya kanserden ölen bir çocuk gibi hüzünlü bir haber okuduğunuzda bir çiçek edinin. Bunu kaybe-dilenin anısına bahçeye, okula ya da parka dikin. Çocuklarınıza bunun ne kadar acı olduğunu ve aynı şey kendi ortamlarında olsaydı, nelerin olacağını tasavvur etmelerini söyleyin. Siz çiçek diker ve bakarken ölen çocukları düşünsünler. Belki de bir şiir yazıp, bunu çiçeğin dibine koymak isteyecek-lerdir. Onlara, dünya gailesi ne kadar büyük olursa olsun, olup bitenlere ilgi gösterme hissiyatı kazandırın.

Birliktelik Oluşturmak

Birliktelik Oluşturmak
İlgi gösteren tek bir kişinin yarattığı etkiyi hiçbir zaman küçümsemeyin. Çocuklarımıza bir fark yaratabileceklerini öğretmemiz gerekiyor. Üzüntülü birine gülümsediklerinde, açlık çekeni fark ettiklerinde ya da yeni komşuya el uzattıklarında dünyamıza iyiîik katarlar. Her iyilik tohumu büyük bir fark yaratır. Var olmasını istediğimiz dünya çocuklarımızın zihninde oluşturul¬malıdır.

Sportmenlik Ruhu

Sportmenlik Ruhu
Çocuğunuza sportmenlik ruhunu öğretmek için eğlenceli bir oyundan daha iyi bir yöntem ola¬maz. Bu oyunda kaybeden zavallı bir yenilen ile sportmenlik arasında bir seçim yapacaktır. Eğlenceli yanı bunun oynanmasıdır. Zavallı bir yenilen bağınr, ağlar, ayaklarını yere vurur ve intikam tehditleri savurur. Sportmen ise kazananın ustalığını ifade eder, kazananın elini sıkar ve yaptığı şeyden mutlu bir şekilde nazikçe gülümser. Sportmen, kazansa da büyük tantanalarla kutlamaz, kaybederse de yüksek sesle şikâyet etmez. Oyun kaybedilince suçu başkasının üzerine atmaz. Bunu kızma birader oynayarak deneyin. Oynamayanlar, seyretsin. Seyirciler mızıkçılık yapılınca yuhalayıp ıslık çalarak, sportmenlik gös¬terildiğinde bravo diyerek, tempo tutarak ve alkışlayarak oyuna katılır.

Misafircilik Oyunu

Misafircilik Oyunu
Evinize gelen misafirler çocuklarınız için terbiyeli davranışlarını uygulamak açısından neşeli bir vesiledir. Akşam yemeğinden birkaç gün önce bu egzersizi yapın. Aile fertlerinden bir ikisi misafir olsun. Oyun oynayarak ve talimatlar vererek misafirin karşılanması, misafirin ceket ve şapkasının alınması, tanıştırma, yemekten önce soğuk bir şeyler içme ve sohbet etme, misafiri yemek masasına davet etme, oturmasına yardım etme, yemek servisi, sofra adabının uygulan¬ması ve sohbet, yemek masasından kalkış ve yemek sonrası sohbet mahalline gidiş ve nihayet misafirin uğurlanmasını çalışın. Yorumlar yapın ve bütün bu olay esnasındaki davranış ve konuşmalarla ilgili görüşlerinizi söyleyin. Herkes bu davranışları benimsediğinde, rahatlıkla misafir çağırabilirsiniz.

Kiminle Yaşamak İstersin?

Kiminle Yaşamak İstersin?
Paylaşılan bir mekânda birlikte yaşayan ailelerde herkesin onayladığı önden buyur etmek, kirletilen yeri silmek, iş bit¬tikten sonra tuvalet kapağını indirmek, diş macunu kapağını kapatmak, boş kutuları buzdolabına geri koymak yerine çöpe atmak gibi kabul edilebilir davranışlar söz konusudur. Herkesi bir araya toplayın. Birlikte yaşamak istediği insanın özellikleriyle ilgili bir gazete ilanı yazsınlar. Örneğin şöyle başlanabilir: "... özelliklerine sahip bir ev arkadaşı aranıyor." Bittikten sonra herkes yazdığını yüksek sesle okusun.

Teşekkür Notları

Teşekkür Notları
Dostlar ve aile fertleri hediye verdikleri veya bir iyilikte bulunduktan çocuktan teşekkür notu aldıklarında çok memnun olacaklardır. İçinde kartlar, pullar, zarflar, kâğıt ve kalem bulunan bir sepeti yazmak isteyenlerin erişebileceği bir yere koymak neşe kaynağıdır. Bir doğum günü partisinden veya tatilden sonra çocuğunuzla birlikte belli bir saatte oturun ve ona yardım edin. İki ya da üç cümleden fazla olmaması gereken teşekkür notlan hakkında hatırlanması gereken birkaç nokta vardır: Teşekkür notu hediyenin alınmasından sonra bir hafta içinde gönderilmelidir. Hediyenin ne olduğu ve niçin beğenildiği belirtilmelidir. Eğer para gönderilmişse, bunun¬la ne alındığı anlatılmalıdır. Çocuğunuz teşekkür notu yazamayacak kadar küçükse, bu notu size dikte ettirsin ve bir resim yapsın. Bilgisayar çıkışlı notlar ancak
kişiselleştirilirse iyi etki yapar. Çocuğunuzun kişiliğini yansıtmak için en iyisi elle yazılmış kartlardır.

Arkadaş Oyun Oynamaya Geldiğinde

Arkadaş Oyun Oynamaya Geldiğinde

Çocuklarınız daha küçücükken arkadaşları eve oynamaya geldiğinde veya onlar başkasının evine oynamaya gittiğinde nasıl davranılması gerektiği konusunda konuşmaya başlamalısınız. Çocuğunuz üç yaşındayken arkadaşını kapıda nasıl karşılayacağınızı ve yapılacak ilk şeyi arkadaşının seçmesi gerek¬tiği üzerine konuşabilirsiniz. Çocuk için arka¬daşını öne geçirmek zordur, ancak bu eve gelen misafirle ilgili bir kuraldır. Konuşabileceğiniz diğer konular şunlardır:

Davet edilmeyi beklemek; gidilen evin kural¬larına uymak; başkasının evindeyken yardım etmek; faaliyet seçiminde işbirliği yapmak; sizi davet eden çocukla oynamak; sizinle aynı şeyi yapmak istemeyen misafiri dikkate almak; size ait olmayan bir şeyi almadan önce sormak; alınan her şeyi tekrar yerine koymak; ve sizi oynamaya davet eden ev sahiplerine teşekkür etmek. Yetişkinlerin terbiyeli çocuk¬lardan hoşlandıklarını ve böyle çocukları tekrar davet ettiklerini sürekli tekrarlayın.

Kabalığın Farkına Varmak

Kabalığın Farkına Varmak
Bir topluluk içine girdiğinizde birbirlerine karşı düşünce¬siz ve saygısız olan insanların; kapıdan geçerken birisini itmek, bir şey alındığında teşekkür etmemek, yüksek sesle kavga etmek, servis talep etmek gibi kaba davranışlarına tanık olursunuz. Kabalık üzerine bilgi toplamak üzere ailecek gezmeye gidin. Kabalık yapan birisine tanık olduğunuzda bunu çocuklarınıza gösterin ve bunun niçin kaba bir davranış olduğunu izah edin. Bu davranışı gös¬terirken ve izah ederken kendiniz kaba davranmamaya özellikle dikkat edin. Tanık olunan kaba davranışları tek tek kartlara yazsınlar. Eve döndükten sonra kartları yazılı yüzleri kapalı şekilde masaya koyun. Kartı yazan, tanık olunan kaba davranışın ayrıntılarını aktarsın, isteniyorsa, olay bir piyes olarak da canlandırılabilir; ancak bu kez kaba davranışın yerini kibar davranış almalıdır.

Övülmek ve Övmek

Övülmek ve Övmek
Çocuğunuza başkalarmdaki iyi giyinmiş olmak, güzel bir gülümseme, tastamam yerine getirilmiş bir iş vb. gibi güzel şeyleri görmeyi öğretin. Hoş bir iltifat almayı herkes takdir eder. Çocuğunuzla oturup öğretmenle, kardeşiyle, anne ve babayla ya da bir arkadaşla ilgili bir övgü düşünün. Herhangi birisine güzel bir düşünceyi iletme ve o kişinin nasıl tepki gösterdiğini bildirme konusunda onu teşvik edin. Övgü karşısındaki yanıtı her zaman "Çok teşekkür ederim" olmalıdır. Kendinizle ilgili bahane uydurmak ya da yanıt olarak olumsuz şeyler söylemek kabalıktır. Övgüyü nazikçe koca¬man bir gülümsemeyle kabul edin.

Telefon Konuşması

Telefon Konuşması
Telefonda nasıl konuşulacağının öğretilmesiyle ilgili en güzel yöntem bir teyple ya da fişi takılı olmayan bir telefonla oyun oynayarak egzersiz yapılmasıdır. Çocuklar bir şeyi iyi öğren-mekten sevinç duyar. Telefona cevap verirken söylenecek sözleri, hattın öteki ucundaki kişiyle nasıl konuşacaklarım ve nasıl mesaj bırakacaklarını çalışırlarsa, telefondaki terbiyeli konuşmalarından hoşnut olur ve coşku duyarlar. Birlikte tele¬fona nazik bir şekilde cevap vermek üzerine konuşun. Teybiniz varsa, konuşmayı banda çekin ve telefon konuşması egzersizleri yapın. Anne-babalar çocuğun muhtemelen karşılaşacağı konuşmalarla ilgili rol yapabilir. Çocuğun arayanın söylediklerini not etmeyi öğrenmesi için mutlaka bir bloknot bulundurun. Bandı birlikte dinleyin ve birçok olumlu geri iletimde bulunun. Yetişkinlerin telefonlarının çocukların telefonlarından önce gelmesi kuralını koyun. Bu çocuklara haksızlık gibi gelebilir, ancak büyüklere
saygıyla ilgili bir şeyler öğretir ve aynı zamanda gelen telefonların sırasıyla ilgili bir düzen anlayışı da sağlar.

Kullanılacak Kelimeler

Kullanılacak Kelimeler
Basit kelimeler ve basit kurallar bütün bir ömür boyunca sürecek terbiye öğreniminde uzun bir zaman alır. Aşağıdaki cümle ve kurallann bir listesini yapın, bunlar üzerinde konuşun ve sonra bunlan herkesin görebileceği bir yere asın.
Kelimeler: Lütfen. Teşekkür ederim. Hayır, teşekkür ederim. Bir şey değil. Özür dilerim. Nasılsınız? Teşekkür ederim, siz nasılsınız? Sizi görmek ne güzel.
Kurallar: Size hitap edildiği zaman konuşun. Başkaları hakkında fısıldamayın ya da onlann sırlannı açıklamayın. İncitecek sözler kullanmayın. Güzel bir Türkçeyle konuşun. Güzel bir şey söyleyemeyeceksen, hiçbir şey söyleme.

Bölme İşareti

Bölme İşareti
Çocuklar anne ve babalarını her türlü farklı durumda bölme eğilimi taşır. Onları başkalannın yanında düzeltmek ve utandırmak yerine, sizi böldükleri zaman kullanacağınız; elin kulağa götürülmesi, parmakların şaklatılması ya da bir parmağın ağıza doğru götürülmesi gibi bir işaret üzerinde anlaşın. Sizi bölmeye başladıklarında onlara bu işareti verin. Bu, üzerinde çalıştığınız başka terbiye kuralları için de uygulanabilir. Aynı zamanda çocuğunuza gerçekleştirmeye çalıştığı davranışla ilgili küçük bir hatırlatmadır. Çocuğunuzu başkalannın yanında utandırmazsanız, ona aynı zamanda başkalannın duygulanna saygı göstermek açısından da örnek olursunuz.

Konuşmaya Başlamak

Konuşmaya Başlamak
Ne zaman dinlemek, ne zaman konuşmak ve bir sohbette başkasını kesmeden nasıl söz almak gerektiği gibi konuşma becerilerini öğrenmek zordur. Çoğu zaman çocukların söyleyeceği çok şey vardır ve kardeşlerin biri sözünü keserek kendi söylemek istediğini anlatmaya başladığında deliye dönerler. Herkesin söylemek iste¬dikleri şeyler bitinceye kadar beklemesini isterler. Bu ise olayda yer alan diğerlerini engeller, çünkü onlar da sohbete katılmak ister. Bir oyun düzeninde sohbette boşlukların bulunduğu ve bir başkasının görüşleriyle devreye girdiği bir sohbet egzersizi yapın. Yetişkinler, "şimdi" diye¬rek söze girmeye elverişli anlara işaret edebilir. Birisi başkalarının söze girmesi¬ni engelleyecek kadar uzun konuştuğunda işaret verin. Bu oyunu sık sık oynayın, çünkü nasıl dinlemek ve bir soh¬bete nasıl katılmak gerektiğiyle ilgili harika bir anlayış geliştirir.

Yapma Demeyin

Yapma Demeyin
Çocuğunuzu iyi terbiye etmeye niyet ettiğiniz için vereceğiniz dersleri niçin terbiyeli bir şekilde ilet-meyesiniz? "Dirseklerini masaya koyma", "Telefonda böyle konuşma" ya da "Eşyalarını evin orasında burasında bırakma" türünden olumsuz yorumlar yap¬mayın, çocuk savunmaya geçeceği için işe yaramaz. Burada yeni bir yaklaşım önereceğiz. Olumlu yorum¬lan kullanarak çocuğu olumlu davranışlara yönlendire¬bilirsiniz. Örneğin: "Telefonda şu anda olduğu gibi daha güçlü ve berrak bir sesle cevap vermeni seviyo¬rum", "Çatalını böyle tutarsan, daha güzel görünüyor", "Lütfen benimle konuşurken bana bakar mısın" ya da "Büyükanneni kapıda karşılaman güzel olur." İçiniz¬den "yapma" demek geldiğinde, derin bir nefes alın ve bu eski alışkanlığı değiştirin. Ebeveynlik yapma stili¬nizi değiştirmek suretiyle daha iyi bir terbiye örneği vereceksiniz.

Sofra Adabı

Sofra Adabı

İnsanların çoğu, aşağıdaki sofra adabı kural¬larını uygular:
• Yemeğin bulunduğu tabağın uzatılmasını
rica etmek.
• Çatal, bıçak ve kaşığı düzgün biçimde kul¬
lanmak.
• Dirseklerini masaya koymamak.
• Masadan kalkarken özür dilemek.
• Herkes yemeğini bitirene kadar sofrada
beklemek.
• Ağız kapalıyken çiğnemek.
• Sakin oturmak.
• Yemeye başlamadan önce yemeği pişirenin
masaya oturmasını beklemek.
• Lütfen ve teşekkür ederim demek.

Adabın edinilmesi için egzersiz yapılmalıdır. Bunun örneklenmesi de gerekir. Küçük çocuklar yukarıda sıralanan kuralların hepsini yapamayabilir, ancak ailenin öteki fertlerinin sofrada böyle davrandığım gördükçe, onlar¬dan öğreneceklerdir. Ailenizin uymak istediği sofra kurallarının bir listesini çıkartın. Bu listeyi yemek masasının yakınına asın. Her hafta bir kuralı seçip üzerinde çalışmak yararlı olur. Yemeğe başlamadan önce bu kuralı söyleyin ve herkes kendisini gözlesin. Yemekten sonra bu kuralı uygulamada başarılı olduğunu söyleyen, kendisine bir yıldız koyabilir.

Selam Vermek

Selam Vermek

Bir çocuğun sahip olacağı en basit ve en takdir edilen terbiyeli davranış, nazik bir şekilde selam vermesidir. Çocuklar yaşlarına göre farklı yeteneklere sahip olur. Üç ya da beş yaşındaki bir çocuk birisine bakar, "Merhaba" der ve belki de el sıkar. Altı ile dokuz yaşındaki çocuk basit bir tanıştırma işlemini yerine getirebilir: "Anne, bu Jale. Jale, bu annem." On yaşındayken çocuk arka-daşlarını hazır bulunan büyüklere tanıştırır ve onlara arkadaşı hakkında nasıl tanıştıkları ya da sevdiği bir faaliyet gibi bir bilgi verir. Eğer (sekiz ile on iki yaş arasındaki) çocuk hiç kimse tarafından tanıştmlmazsa, kendini büyüklere tanıtmayı bilmelidir. Yetişkinlere, kendileri çocuğa başka bir biçimde hitap etmesini

söylemediği sürece, Hanım ya da Bey diye hitap etmek âdettir. İnsanları selamlama talimi yapın. Çocuğunuza selamlamadan sohbete geçişi göstermeyi deneyebilirsiniz. Nazikçe selamladıklarını gördüğünüzde onları mutlaka övün.

Ahmet Lütfen Dedi

Ahmet Lütfen Dedi
"Lütfen" ve "Teşekkür Ederim" alışkanlığını kazanmak için eğlenceli bir oyun oynayalım. Birisi ilk başta lider olsun. Lider her komuttan önce "Lütfen", her komuttan sonra da "Teşekkür Ederim" desin. Komutlar, "Lütfen burnunuza dokunun", "Lütfen gözlerinizi kapayın" ve "Lütfen halka halinde dönün" gibi basit olmalıdır. Eğer lider "lütfen" demeden komut verir ve oyunculardan biri bu komutu yerine geti¬rirse, o oyundan çıkar. Lider de her komut yerine getirildikten sonra, "Teşekkür ederim" demezse, oyundan çıkar. Bu durumda oyun¬dan çıkmış olanlardan biri lider olur. Haydi, oynamaya başlayın. Ne kadar çok oynarsanız, bu alışkanlık da o kadar yerleşir.

Terbiyenin Olmadığı Bir Hayat Düşünün

Terbiyenin Olmadığı Bir Hayat Düşünün
Şimdi yapılacak olan, terbiyenin olmaması durumunda hayatın nasıl olacağına ilişkin grup halinde masal anlatma faaliyetidir. En yaşlı olan, "Evvel zaman içinde, hiç kimsenin iyi terbiye almadığı bir ülke varmış" diye masala başlasın. Mümkün olduğu kadar hayal gücünü kulla¬narak, herkes evde, masanın etrafında, işte, çocuk bahçesinde, markette, telefonda vb. saygının ve başkalarına dikkatin olmadığı bu ülkeyle ilgili hikâyeye bir şeyler katsın. Herkes eğlenmeye devam ettiği sürece masalı sürdürün. Daha sonra bu terbiyesizler ülkesi ve buradaki insanların aslında birbirlerini dikkate alarak nasıl davranmaları gerektiği üzerine sohbet edin.

En Önemli On Terbiye Kuralı

En Önemli On Terbiye Kuralı
Terbiye söz konusu olduğunda, bunu tanımlamak ve öğret¬mek size, ebeveyne kalmış bir şeydir. En önemlisi, çocuklar sizi kopya edecektir; bu nedenle paslanmış becerilerinizi temizlemek zamanı gelmiştir. Her çocuğunuzun sahip olmasını istediğiniz on davranış şeklinin listesini yapın. Birlikte her hafta bir tanesini seçerek bunlar üzerinde on hafta çalışın. Bu davranış listesini çocuğunuzun sık sık göre¬bileceği bir yere yazın. Her yeni terbiyeli davranışını eklediğinizde, bir öncekiyle ilgili çocuktaki olumlu geri ile¬tim mutlaka devam etmelidir. Eğer etraflarındaki yetişkinler¬den gülümseme ve onay görürlerse, çocuklar terbiyeli davranışları çabucak öğrenir. Eğer listeniz açısından yardıma gereksinim duyuyorsanız, bundan sonraki faaliyetlerden her biri yaşa uygun terbiyeli davranışı aktaracaktır.

Terbiye

Terbiye
Terbiye, yalnızca başka insanların duygularının farkında olunduğunu yansıtan özgül davranışlardır. Başkalarına! duygularına saygılı, toplumsal açıdan onaylanan ve beklenen davranışları öğrenmek zaman ve çaba gerek¬tirir. Öğrenme her gün ailenin içinde, eylem örnekleri ortaya kondukça ve değerler üzerinde konuşuldukça gerçekleşir. Terbiyeli bir çocuk başkalarıyla olumlu geri iletim alan bir tarzda kendinden emin olarak etkileşim içine girer; terbiyeli davranışın sürmesini teşvik eden de bu olumlu geri iletimdir.
"Terbiye duyarlı bir şekilde başkalarının duygularının farkında olmaktır. Bu farkmdalığa sahipseniz, hangi çatalı

Değişim Tohumları

Değişim Tohumları

Yeni davranışların gelişmesi zaman alır. Herhangi bir tohum alın ve bir kaba dikin. Tohum arzu edilen değişikliği temsil eder. Çocuğa yeni davranışın tıpkı tohum gibi nasıl kök salacağını açıklayın. Çocuk tohumu her gün sulasın ve aynı zamanda kendi değişimini gerçek¬leştirmeye gayret etsin. Yeşil yapraklar çıktığında, çocuk da kendi davranışını değiştiriyor olmalıdır. Bu bitki, bakıcıya da gelişmenin zamanla gerçekleşeceğini hatırlatacaktır. Bitki gibi, çocuk da yavaş yavaş gelişir.

Birlikte Yemek Pişiri

Birlikte Yemek Pişirin
Başka kültürleri deneyerek ufuklarınızı genişletin. Bir yerel yemek seçin ve birlikte pişirin. Mönü olasılıklarını araştırın ve hangi yemeği kimin hazırlayacağına karar verin. Çocuklara paylaşılacak bir öykü, şarkı ya da şiir bulma görevi verin. Söz konusu ülkenin kısa tarihi veya geleneklerini incelemek ya da odadan dışarı çıkıp o kültürün giysilerine benzer giyinerek içeri girmek eğlenceli olacaktır.

Taşı Ovalamak

Taşı Ovalamak
Her insanın evde bağırıp çağırmak, birisini kıskanmak, parmak emmek ve yemin etmek gibi sevmediği bir davranışı vardır. Çocuğunuzun değiştirmek istediğiniz bir davranışı varsa, farklı bir yöntem izleyin.

Bu davranışı değiştirmesini talep etmek yerine onunla bu davranış üzerine konuşun. Bu davranışı sevip sevmediğini ya da buna son vermek için adım atmak isteyip istemediğini ortaya çıkartın. Bunun pek kolay olmayacağını, ama kendisine yardım edeceğinizi söyleyin. Birlikte bir taş edinin. Parlak güzel bir taş! Bu taş cepte ya da bir kesenin içinde taşınacaktır.

Çocuğa ne zaman son vermek istediği davranışı yapmak üzere olduğunu hisseder ise, taşı ovalaması, olumlu şeyler düşünmesi ve kendisine bu davranıştan kurtulacağını tekrarlaması gerektiği söylenmelidir. Bir süre sonra çocuğunuzun artık o taşa ihtiyacı kalmadığında, birlikte bir deniz, göl, dere ya da havuz kenarına gidin. Taşı suya atsın. Taşı atarken, "'den kurtuldum!" diye haykırsın. Gösterdiği her çabayı takdir etmeniz ve desteklemeniz çok önemlidir.

Öğretme Fırsatı

Öğretme Fırsatı
Ailenizdeki çocuklar, teypte bir melodiyi çalmak, top atmak, başka birinin elbiselerini giymek, bir sanat projesi yaratmak, şiir yazmak gibi iyi yaptıkları bir faaliyeti seçip büyüklere öğretsin. Çocuğunuza size öğretme fırsatını tanıyın. Bu onlarda özdeğer duygusu oluşturacaktır. Yetişkinler, biraz durup düşünün: Çocuğunuzun size bir şeyler öğretmesine ve yol göstermesine hazır mısınız?

Etrafınızda Yeni Şeyler Bulmak

Etrafınızda Yeni Şeyler Bulmak
Çocuklarınızla birlikte çevrede yürüyüşe çıkın. Amaç daha önce görmemiş olduğunuz şeyleri bulmaktır. Mümkünse, hiç kimsenin daha önce görmemiş olduğu en az bir şey keşfetmeye gayret edin. Eğer çevreniz hep birlikte yürüyüşe müsait değilse, herkesi okula, işe, yola aynı görevi vererek gönderin: Günlük çevrelerindeki nesnelerin farkında olmak ve daha önce görmedikleri bir şey bulmak. Akşam yemeğinden sonra herkes ne bulduğunu anlatabilir.

Bez Bebek Oyunu

Bez Bebek Oyunu

Ebeveynler olarak kimi zaman koyduğumuz kurallar "Gözden uzak, gönülden de uzak" haline gelir. Bakıcının gözü önünde belli bir tarzda davranan ve bakıcı uzaklaşır uzaklaşmaz davranışını değiştiren çocukların yarattığı düş kırıklığını çocuklara göstermek için aşağıdaki oyunu oynayın:
Bakıcı, bebek sahibinin (çocuk) kendisini istenen bir pozisyonda bir yere koymasını bekleyen bez bebek rolünü oynar. Bebek sahibi baktığı sürece bebek bu pozisyonu korur. Grubun öteki mensupları bebek sahi¬bine bloknotları istif etme, bir kitaptan bir sayfa okuma gibi görevler verir. Bebek

sahibinin arkasını döndüğü veya bakışını çevirdiği her sefer, bebek yer değiştirir ve bebek sahibi dönüp bebeği gene aynı pozisy¬ona getirmek zorunda kalır. Bu, çocuklara bakıcının koyduğu kurallara uymadığı ve bakıcının sürekli dikkat etmesi gerektiğinde maruz kaldığı baskıyı anlatmanın eğlenceli bir şeklidir. Bir dahaki sefer yemek pişirirken, bez bebek oyununu anımsatın!

İlerleme Grafiği

İlerleme Grafiği
Çocuklar çoğu kez hem anne-babalarmdan hem de toplumdan yaptıkları şeyleri mükem¬mel yapmalarının beklendiği izlenimini alır. Bir hedef konulur ve bu hedef ya
gerçekleştirilir ya da gerçekleştirilmez. Bugün "ilerleme"den söz etmeye
başlamak için önemli bir gündür. İlerleme bir hedefe ya da yapmak
istediği bir değişikliğe doğru yürüyen bir kişinin attığı bir dizi
adımdır. Çocukların ilerleme yönünde adım atmayı öğren¬meye ihtiyacı vardır. Çocuğunuzun bir hedef ya da
gerçekleştirmek istediği bir değişikliği seçmesine
yardım edin. Bir merdiven çizin ve her basamağa
erişilmek istenen hedefe ya da değişikliğe
ulaşmasında çocuğunuza yardım edecek bir şeyi
yazın. Her adım atıldıktan sonra, o basamağı
çizin. Her adım atıldığında coşkulu olun ve
hedefe ulaştığında mutlaka bir kutlama töreni
düzenleyin.

Değişim Bir Maceradır

Değişim Bir Maceradır
Hayat değişikliklere aittir. Aynı kalan çok az şey vardır. Eğer çocuklar değişimi bir macera, bir meydan okuma ya da bir fırsat olarak görmeyi öğrenirse, yeni şeyler denemek için özgüven kazanırlar. Çocuklar daha iyi olmaları için spor yapmaya veya müzik aletleri çalmaya teşvik edilir. Alışılmış şeyleri değişime daha hazırlıklı olmak açısından farklı şekillerde yapmak niçin teşvik edilmesin? Alışılmış şeyleri değiştirmek ve bilinmeyene doğru atılmak egzersizleri yapın. Bazı önerilerde bulunalım:
Ailenizden hiç kimsenin bilmediği bir yere gidin.
Hiç kimsenin bilmediği, kamp kurma, kayak yapma, bovling
oynama gibi bir faaliyet seçin ve bunu yapın.
Ailede hiç kimsenin hakkında bir şey bilmediği bir konuyu
araştırın.
Ailede yapılan işlerin sırasını değiştirin.
Evinize yeni birisini davet edin.
Maceradan korkmayan ve yeni şeyler deneyen bir ailenin kendine özgü bir yaşamı vardır. Böylesi bir yaklaşım hayatın sunduğu olanaklarla ilgilenen cesur

Bir Sözleşme Düzenleyin

Bir Sözleşme Düzenleyin
123 ve 124'deki küçük değişiklikler evinizi daha olumlu bir yer haline getirirse, niçin ailenin başarısını ve gelecek hedeflerini bel-geleyen küçük bir kutlama düzenlenmesin? Hep birlikte bir sözleşme yapın ve birlikte olabileceğinizin en iyisini olma hedefini koyun.
"ailesinin fertleri olarak bizler ailemizin
mümkün olduğu kadar sevecen ve saygılı hale gelmesi için elimizden geleni yapacağız" benz¬eri bir sözleşme yazın. Altına en küçükten başlayarak herkesin adı konsun. Grup olarak herhangi bir hedef belirlemede serbestsiniz. Herkes adının karşısına imza atsın. Ailelerin de kulüpler gibi olamayacağını kim iddia edebilir?

Değişim Zihnin Bir Yaklaşımıdır

Değişim Zihnin Bir Yaklaşımıdır
Herkes aynı ev ortamında yaşamak durumun¬da olduğu ve bunun mümkün olduğu kadar neşeli hale getirilmesi için çaba göstermek gerektiğini düşündüğü için şunları dikkate alın:
• 123'de yaptığınız listeyi herkesin göreceği
bir yere asın.
• Herkes listeye baksın ve olumlu bir
değişim yaratmak için sesini alçaltmak,
ödünç almadan sormak veya kendi kendine
etrafı toplamak gibi yapabileceği küçük
şeyleri düşünsün.
• Herkesin düşündüğü küçük değişikliği yap¬
maya başlayacağı bir gün belirleyin.
Not: Davranışları değiştirmek çok zor¬dur. Bu nedenle birisinin çaba göster¬diğini gördüğünüz zaman mutlaka "aferin"

Neyi Değiştirmeli?

Neyi Değiştirmeli?
Aile içinde yaşayan herkes aile yaşamında sevilecek ve sevilmeyecek şeyler olduğunu bilir. Her zaman sabah gürültüsü, ortadan kay¬bolan eşyalar, telefonu tekeline alma ya da dağınık bir oda gibi değiştirilmesi gereken alan¬lar söz konusudur. Her zaman iyi geceler demek, okul dönüşü poğaçaları ya da Bayram Yemeği gibi hiçbir zaman değişmemesini umduğumuz şeyler olacaktır. Herkesi bir araya toplayın. Herkes ilkönce değişmesini istemediği iki şeyi, sonra da değişmesini istediği iki şeyi söylesin. Aile fertlerinin değişmesini istedikleri şeylerin bir listesini yapın. Düşünün ve bunlar hakkında azarlamadan ya da suçlamadan eğlenceli bir tarzda konuşun. Şunu unutmayın: Eğer ailede herkes aynı şeyleri sevseydi, hayat ne kadar sıkıcı olurdu!

Değişime Açık Olmak

Değişime Açık Olmak
Yaşamak, değişmeyi ve gelişmeyi içerir. Eğer aile içinde değişimi canlılığı tanımlayan şey olarak görürsek, çocuklarımızın zihninde değişimin beklenen bir hayat serüveni olduğu tohumunu atmış oluruz. O zaman değişim, günlük hayatın heyecan verici bir parçası, kural gibi kolayca kabul edilebilir bir şey haline gelir. Bu nedenle bir daha hayatın bir sürprizi kapınızı çaldığında kapıyı coşkuyla açın.
'Değişmezsek, gelişmeyiz. Gelişmezsek, yasamıyoruz demektir."

21 Eylül 2008 Pazar

Çocuklarla İletişim Kurmak

ÇOCUKLARLA İLETİŞİM NASIL KURULUR

•Çocuğa, sorunların önemsiz, saçma sapan ve geçersiz olduğu anlamını verebiir;
•Çocuk bir güçlükle karşılaştığında açık davranmaktan çekinebilir.

İletişim engelleri, kendini anlatmaya çalışan çocuğu yardımcı olmadığı gibi, onun ileriki sorunlarını da anlatmamasına, içine atmasına neden olur. Bunun yerine yapılacak yardımcı davranışlar şunlar olabilir:

1.Sessizlik : Sessizlik kadar kişiye konuşma olanağı tanıyan güçlü bir etken yotur. Sadece sessiz durarak karşıdaki kişiye, çocuğa konuşma alanı bıraktığımız için, çocuk konuşmaya yönelebilir.

2.Empati : Kendini karşısındakinin yerine koyarak olaylara onun gözleri ile, onun dünyasından bakmaya çalışmaktır. Kedisi öldüğü için ağlayan bir çocuğa: “Ne varmış bir kedi için üzülecek” gibi bir iletişim engeli yerine, kendini çocuğun yerine koyarak, kedinin onun yaşamında ne denli önemli olduğunu anlamaya çalışmak, empati kurmaktır. Empatinin en önemli göstergesi, diz çökerek çocukların dünyayı görüş açılarına bakmaktır. Çocuklar küçük yaşlarda bir bacaklar dünyasında yaşarlar. Dolayısıyla, çocuklarla konuşurken diz çökerek onları anlamaya çalışmak veya kaldırıp kucağına almak, çocuğu anlamaya daha açık bir davranış şeklidir.

3.Kabul : Çocuğu sorunu ile birlikte yargılamadan kabul etmek. Çocuğun hata yapabileceğini, yaşının icabı doğru yargılayamayacağını düşünerek, çocuğu o anda (yani sorunu sırasında) günahı ve sevabıyla kabul ederek onu anlamaya çalışmaktır.

4.Dürüst Olmak: Derdini anlatmaya çalışan bir çocuğa mutlaka yetişkin görüşü ve rolüyle yaklaşmak yerine (yani anne - baba rolü yerine), insan olarak yaklaşmaya çalışmak, ve onu duygularını anne-baba bakışıyla değil, bir insan bakışı ile algılamaya çalışmak, dolayısı ile gereken cevapları vermek yerine, dürüst cevaplar vermeye çalışmak, çocuğa daha yakın, daha anlamlı bir yaklaşım verir. Bütün bunlar dinlemeye açık yardımcı davranışlardır. Katılımlı Dinleme yöntemi ile çocuğu daha iyi anlayabilir ve rahatlatabiliriz.

Katılımlı Dinleme : Katılımlı Dinleme basit bir tekrardır çocuğun söylediklerini duyduğumuza dair bir mesajdır. Bu mesaj çocuğun söylediklerini özetleyebilir ve çocuğun sorun sırasında yaşamış olduğu duyguları dile getirebilir.

İletişimde İfade Hataları

İLETİŞİMDE İFADE HATALARI


Çocuklar ve yetişkinler arasında çıkan en büyük sorun, çocuğun veya gencin olumsuz davranışları sonunda oluşur. Gencin yapmış olduğu davranış yetişkin tarafından kabul edilmediğinde genellikle gösterilen tepkiler şöyledir: “Sen nasıl bunu yaparsın ? Ne laf anlamaz çocuksun ? Ne zaman adam olacaksın ? Geri zekalı !.....” Bu çıkışmalar kızgınlık ifadesidir. Burada özellikle kullanılan ifade tarzı kişiye yönelik SEN mesajı, sen-dilidir. Toplumumuzda kızgınlık ifadeleri genellikle sen dili ile yapılır.

Ancak sen dili ile yapılan ifadeler, kızgınlığın gerçek nedenlerini açıklamaz. Olumsuz davranışın karşıdaki üzerindeki belirgin etkileri açık değildir. Gençlerle yapılan mülakatlarda, gençlerin çoğu zaman yetişkinlerin neden kızdıklrını pek anlayamadıklarını gösterir. Sen mesajında açık olan tek şey saldırıdır. İfade edilen kızgınlık davranışa değil, kişiliğe yöneldiği için gencin onurunun kırılmasına neden olduğu için direnmesine ve karşılık vermesine neden olur.Sen dili ile ifade edilen kişiliğe yönelik kızgınlık bireyler üzerinde onarılmaz yaralar açar. Kimlik duygusunun ve özgüvenin yaralanmasına yol açar. Zamanla gençte sen dilini kullanmayı öğrenir. Ve karşılıklı çatışmalar yaşanır.

Bunun çözümü BEN dili ile konuşmaktır. Ben dili yatişkinlerin olumsuz davranış sırasında yapmakta olduğu olumsuz etki ve duyguları açıklayan dürüst ve sorumlu bir kırgınlık ifadesidir. “ Ulan, kes şu müziğin sesini” demek yerine “müzik bu kadar yüksek açılınca okuduğmu anlamıyorum” demek, karşı tarafa kızgınlığın nedenini açıkladığı gibi, gencin kişiliğine bir saldırı niteliği taşımadığı için dinlenme ve uyulması daha olasıdır. Ben mesajları gerçek yaşantı ve duygularımızı ortaya koyduğundan, onun bizi ve gereksinimlerimizi daha iyi görebilmesine ve savuncu tutuma geçmeden sorumluluğunu kabul etmesine yardımcı olur.

Çocuğun davranışını kendi isteğiyle ve bize verdiği değer yüzünden değiştirebilmesi için, sorunumuzun ve kızgınlığımızın nedenini bilmesi gerekir. Bunun için 3 türlü bilgi gerekir:

1.Sorunu yaratan davranış hangisidir?
2.Bu davranışı bizi nasıl etkilemektedir?
3.Bu etkinin bizde uyandırdığı duygular nelerdir?

Bu 3 bilgi içeren mesaj “ben” mesajıdır. Ben mesajı bu üç bölümü içermelidir.

1.Kabul edilmeyen davranışın yargısız, suçlayıcı olmayan tanımı: “Ne saygısız çocuksun” yerine, “neden saygısız?” hangi davranış.
“Müziği bu kadar yüksek açtığın zaman ...” davranışın tanımıdır.
2.Bu davranışın bizde oluşturduğu etki:
- Başım ağrıyor,
- Okuduğumu anlamıyorum,
- Konuşmaları duyamıyoruz gibi...
3.Olumsuz davranışların bizde yaraattığı duygular.
- Sinirleniyorum, kızıyorum, üzülüyorum, korkuyorum.
Dolayısıyla ben dili ile ifade edilen kızgınlık, başkaları hakkındaki değerlendirme ve yorumlarımızı değil, bizim olay karşısındaki gerçek duygu ve yaşantımızı açıklar. Duyguların açıklanması ve ifade edilmesi çok önemlidir. İnançlar, zevkler, değerler ve düşünceler insandan insana farklılık göstersede, duygular bütün insanlarda aynıdır. Sadece yoğunluğu değişir. Buda bireylerin birbirlerini anlamalarını kolaylaştırır.

BEN dili ile konuşmanın 3 tür olumlu etkisi vardır.
1.Konuşanı rahatlatır. Duyguların açıklanması kişinin rahatlamasına ve birikim yapmamasına yol açar.
2.Belirgin etkiyi düşünen yetişkin, bazen belirgin bir etki olmadığını farkeder. Aslında kızgınlığın çocuğun davranışı ile ilgili olmayıp, özel yaşantısında karşılaşmış olduğu bir olumsuz durumdan kaynaklandığını farkeder.
3.Ben mesajında gence karşı bir saldırı olmadığı için savunma durumu ortaya çıkmaz ve çocuk, yetişkinin gereksinimini karşılamak amacıyla, davranışın sorumluluğunu üstlenir; değiştirmeye yönelebilir. Bu durumda çocuk dış kontrol ve tehdit yerine iç kontrol ve denetim kazanır.

Çocuk Eğitiminde Ben Dili Kullanılması

ÖĞRENCİ İLE ETKİLİ İLETİŞİM - İLETİŞİMDE BEN DİLİNİN KULLANILMASI


Karşılıklı iletişim sırasında oluşan sorunların büyük bir bölümü, bizlerin olaylara ve davranışlara yönelttiğimiz bakış açısı ve yargılar nedeniyle oluşur. Özellikle çocukların davranışlarını yorumlarken, değerlerimiz ve eğitimden kaynaklanan yargı etiketleri ile tepkiler oluştururuz. Oysa önemli olan davranışlarla yargıları ayırabilmektir.
Örneğin; oyuncağını arkadaşlarıyla paylaşmak istemeyen çocuk,
Davranış; oyuncağını arkadaşına vermiyor,
Yargı; Bencil, düşüncesiz, paylaşmasını bilmeyen etiketler.

Sorunları ayırtedebilmek ve müdahalelerimizi gerken yerlerde doğru olarak yapabilmek için bir davranış penceresi çizelim.

İzlediğimiz her kimsenin davranışı bu pencere içinde yer alır. Davranışların kabul edilip edilmemesi bizlerin o davranışa tanık olduğumuzda yaşadığımız duygularla bağımlıdır. Davranış oluştuğunda olumsuz duygular yaşıyorsak davranışı kabul etmeyiz. Olumlu duygular yaşıyorsak o davranışı görmezden gelebiliriz. Kabul çizgisinin değişkenliğini 3 önemli etken yaratır:

1 - Ben
2 - Çocuk
3 - Çevre

Çocuk > Davranışın kabul edilip edilmemesi çocuğun yaşına, davranışın tekrar sayısına ve bize benzemesine bağlıdır. Çocuğun bizim kafamızda var olan değer yargıları çerçevesinde gösterdikleri davranışları kabul etmemiz daha kolaydır.

Öğretmen - Öğrenci Arasındaki Açık ve Savunucu İletişim

Açık ve Savunucu İletişim

Öğrenci savunucu tutumda; öğretmen yargılayıcı bir tutum izlediğinde; karşısındakinin ses tonundan, davranışlarından değerlendirildiği, yargılandığı izlenimi alırsa hemen savunucu bir tutuma girer. Açık iletişimde öğretmen karşısındakine kuşku ve korku uyandıracak tutum izlemeden iletişimde bulunur. Öğretmenin konuşması; diğerini denetleme, belirli bir yöne çekme ya da fikrini değiştirme gibi amaçları içerdiğinde karşısındakinin savunuculuğunu arttırır. Konuya yönelik açık iletişimi içeren tutumda ise bunun aksine her iki kişide kendilerini o konu ile ilgili olarak sorumlu görerek konuşmayı sürdürür. Öğrencinin derse olan ilgisi ve isteği daha fazla olur. Anlayış ve yakınlık gösteren tutumda empatik anlayış söz konusudur. Diğerlerinin duygu ve düşüncelerine saygı gösterir. Konuşurken daha üstün olduğu tutumu izlenirse, soruna ortaklaşa eğilim sağlanmaz. Eşitlik belirten tutumda; kişi kendini üstün göstermeyen, karşısındaki kişide eşit tuttuğun anlarsa işbirliğine açık bir tutum içine girer.

Açık iletişimde; pragmatik tutum söz konusudur. Benim bakış tarzım doğru olmayabilir, benim bilgimden daha doğru olanı bulunabilir anlayışı vardır.

İşte öğretmen; yargılamayan, değerlendirmeyen, denetlemeyen, kendini üstün görmeyen, anlayış ve yakınlığın olduğu açık iletişimi kullanırsa; öğrenci öğretmeniyle daha fazla işbirlrğine girer, dersleri daha bir ilgiyle dinler, daha bir çabayla derslere aktif katılır, etkin hale gelir. Böylece eğitimin gerçekleştirmeye çalıştığı amaçları kolayca gerçekleştirir.

8. Benlik Bütünlüğü (Ego Integrity) - Psikososyal Gelişim

8. Benlik Bütünlüğü (Ego Integrity)

Yaşlılık dönemini kapsayan bu evrede, daha önceki evrelerde kazanılmış benlik özelliklerinin artık iyice olgunlaşması ve birbirleri ile bütünleştirilmesi benliğin en önemli görevidir. Benlik bütünlüğünün kapsayıcı bir tanımını yapmak güçtür. Bu, benliğin kendi içinde bir düzen ve anlamın bulunmasıdır. Bu, benliğin yalnız kendisini değil, tüm insan benliğini özseverliğin ötesinde bir sevişidir. Benlik bütünlüğü, olumlu olumsuz, acı tatlı yönleriyle bütün bir yaşamın olduğu gibi kabul edilişidir.

Bu, bir bakıma geçmişteki yaşantıların tümüyle kendisine ait olduğunun kabullenişi; geleceğin korku ve endişeyle karşılanmamasıdır. Yaşanmış olan geçmişin yeni baştan başka türlü yaşanabilmesi için pişmanlıklarla dolu bir özlem yoktur. Geleceğin ne olacağı bellidir ve benlik bütünlüğüne ulaşmış kişi sonucu kesin belli olan gelecekten, yani ölümden ürkmez. Benlik bütünlüğü duygusundan yoksun oluşun belirtisi geçmiş günlerin iyi yaşanmamış olduğu duygusu, yeni baştan yaşama özlemi ve ölüm korkusudur. Ölüm korkusunda, bireyin biricik ve bütün yaşamı oluşunun kabul edilemeyişi vardır. Bu çağın tehlikesi, umut yitimi (despair) ve ölüm korkusudur. Yaşlılık çağındaki “benlik bütünlüğü” duygysu ile bebeklik çağındaki “güven duygusu” hem birbirine çok bağlı, hem de benzemektedir.

“Yaşlılarda ölümden korkmamaya yetecek derecede benlik bütünlüğü olursa, çocuklar da yaşamdan korkmayacaklardır.” Erikson

7. Üretkenlik (Generativity) - Psikososyal Gelişim

7. Üretkenlik (Generativity)

Olgun insan kendisine gereksinim duyulmasını bekler. Olgun kişininde yetiştirdiği kuşaklardan desteğe, rehberlğe ve bakıma gereksinimi vardır. Üretkenlik deyince yeni bir kuşağı oluşturmak ve ona rehberlik etmek anlaşılmaktadır. Üretkenlik kavramı üretim yapabilme ve yaratıcılık anlamlarınıda içermektedir. Kuşkusuz bir çok kişiler için sanat, bilim alanındaki yapıtlarda üreticiliğin içinde sayılmalıdır. Bu evredeki tehlike kısırlık, verimsizlik, durağanlık ve benliğin yoksullaşmasıdır.

Bir bakıma orta yaş çöküntülerinde böyle bir durağanlık ve benliğin yoksullaşması söz konusudur. Bu tür çökkünlüklerde üretilmiş ve yetiştirilmiş olan ürünlerden, çocuklardan beklentilerin gerçekleşmemesi, yetersizlik, yoksullaşma, durmuş olma duygusuna yol açabilir. İşte bu nedenle, bu evrede olumlu yön üretkenlik, olumsuz yönde durağanlık adını almaktadır.

6. Yakınlaşma (ıntimacy) - Psikososyal Gelişim

6. Yakınlaşma (ıntimacy)

Delikanlılık döneminden sonra genç yetişkinlik çağı başlar. Delikanlılık döneminde en önemli sorun kimliğin araştırılması, kimlik duygusunun yerleşmesidir. Bundan sonraki dönemde yani genç yetişkinlik çağında, artık birey kendi kimliğini bir başkasının ya da başkalarının kimliği ile birleştirebilmeye hazırlar. Bu yakın ilişkiler kurma evresidir. Kuşkusuz eski dönemlerde candan dostluklar, yakınlaşmalar olmuştur. Gençlik çağında başlayan yakınlaşmanın ise değişik bir boyutu vardır. Burada yakınlaşma, yakın ilişki kurma derken, bireyin somut birleşmelere, eşleşmelere kendini bırakabilmesi; bu yakın ilişkilerde özveride bulunabilmesi ve ödünler verebilmesi anlaşılmaktadır.

Asıl eşeysel (genital) uyum bu evrede gerçekleşir. Delikanlılık çağındaki cinsel yönelimde çelişik duygular vardır. Psikanaliz kuramı insanlık için iyi cinsel uyumu bir ülkü olarak ortaya atmışsada bunun nasıl bir uyum olduğunu açıkça tanımlamamıştır. Erikson, kalıcı toplumsal anlamı olabilecek eşeysel uyum (genitality) “ütopyasında” şu öğelerin bulunması gerektiğini belirtir :
• Karşı cinsten,
• Sevilen bir eş ile,
• Karşılıklı doruk-doyuma ulaşabilmesi,
• Karşılıklı güven duygusunun paylaşılabilmesi,
• İş, üreme, eğlenme alanlarında birlikte bir düzen kurulabilmesi,
• Yeni yetişecek kuşaklara yeterli gelişme olanaklarının birlikte sağlanabilmesi.

5. Kimlik (Identity) - Psikososyal Gelişim

5. Kimlik (Identity)

Toplumun araç-gereç ve beceriler dünyası ile iyi bir ilişkinin kurulması ve ergenlik çağının gelmesi ile çocukluk dönemi sona erer. Gençlik çağı başlar. Ergenlik ve delikanlılık yaşlarında bedenin ve eşeysel organların hızlı bir gelişimi olur. Bu dönemde delikanlı kendine göre ne olduğu ve ne olacağı ile, başkalarına göre kendisinin ne olduğu sorularına yanıt arar.

Bu evrede benlik kimliğinin oluşması, çocukluk çağında yapılmış olan özdeşimlerin toplamından öte bir şeydir. Eski özdeşimler delikanlının yeni değerlerine ve rollerine uygun nitelik kazandırılarak benimsenir. Böylece yenileştirilen özdeşimlerle eski özdeşimler arasında bağlar kurulur. İşte kimlik duygusu benliğin bu bütünleştirme yetisinin artan biçimlerde yaşanması, kişiliğe yerleşmesidir. Kendi bireysel benliğinde yerleşmiş olan süreklilik ve aynılık duygusu toplumsal yöndende kazanılır. Erikson’un kimlik duygusu diye belirlediği duygu, eskiden çekirdek durumda varolan kimlik duygusu ile, bu dönemde gelişen ve topplumsal anlam yüklenen kimlik duygusunun bütünleşmesi ve buna bağlı olan güven duygusudur. Kimlik duygusunun cinsel, toplumsal ve mesleksel ögeleri vardır.

Gencin cinsel yapısı ve yeterliliği konusunda önce bir takım soruları ve kuşkuları olabilir. Kendi cinsel yapısını, yeterlilik ve gücünü, düşüncede ya da eylemde, başkaları ile karşılaştırır. Bu konuda başkalarıncada nasıl göründüğünü merak eder. Kendini sınar, yarışmaya kalkar. Zamanla, sağlıklı gencin bu tür sınamaları, yarışmaları ve kuşkuları yatışır. Kendi cinsel yapısının ve yeterliliğinin gerçekçi kabullenilişi ile cinsel kimlik duygusu olgunlaşır.

Toplumsal yönden kimlik duygusu, delikanlının kendi grubu ve toplumu içinde rollerini, yerini ve değerini tanıması, tanıtmasıdır.Delikanlı kız ve erkekler kendi grupları içinde çok acımasız olabilirler. Kendilerine benzemeyenleri dışarıda tutarlar. Bir yandan arkadaşlarının iiçten bağlılığını, sadakatini denerler, gerçek dostluğu ararlar. Bu evrede görülen aşık olma yalnızca cinsel bir konu değildir. Delikanlı aşkı büyük oranda, gencin kendi benlik imgesini bir başkasına yansıtması; onun tarafından nasıl görüldüğünü, nasıl değerlendirildiğini anlamak ve bu yolla kendi kimliğine tanım bulmak çabasıdır.İşte bunun için delikanlılık aşkında cinsellikten çok konuşma egemendir.

Kimlik duygusunun gelişmesinde mesleksel uğraşıya yönelmek ve bir meslek kazanmak için eğitim ve hazırlıklara girmek büyük önem taşır. Hemen her toplumda kimlikle meslek iç içedir. Bu nedenle, mesleksel kimliğin kazanılabilmesi için sağlanan eğitim ve iş olanakları ile ilgili sorunlar delikanlı bocalamasının en belirgin yanını oluşturur. Rolleri ve meslek uğraşları iyi belirlenmemiş, olanakların kısıtlı olduğu toplumlarda gencin uzun süre bocalaması kaçınılmazdır.

Görülüyor ki kimlik duygusu, bireyin, soyut olarak kendi benliğinin bilinçli ve bilinç dışı kabullenişi olduğu gibi, cinsel, toplumsal ve mesleksel yönlerden somut gelişimlerinininde tamamlanması gerekmektedir.

4. Çalışma ve Yapıcılık (Industry) - Psikososyal Gelişim

4. Çalışma ve Yapıcılık (Industry)

6-7 yaşlarında çocuk, ruhsal dünyası ile, artık gerçek yaşama girmeye hazır gibidir. O toplumda geçerli öğrenme alanını ise, o alanda çalışması ve üretici olabilmesi için gerekli hünerleri kazanmalıdır. Artık kendi ailesinin koruyucu yatağında değil, toplumun sağladığı öğrenme ve çalışma alanında kendini göstermek zorundadır. Okul çocuğunun benlik sınırları içine artık araç gereçler girer. Bu araçları ve gereçleri kullanabilmek için beceriler geliştirir.

Bu dönemde, çocuğun karşılaşabileceği tehlike, yetersizlik ve aşağılık duygusudur. Eğer araç-gereç ve öğrenim dünyasına uyum yapamaz ve umudunu yitirirse onları benimsemeyebilir. Bunun sonucunda aile içi bağımlılığa dönebilir. Bu dönemde bir başka önemli tehlike de çocuğun öğretilenleri olduğu gibi alması; bunların dışına çıkamaması ve sonunda öğrendiği teknolojinin kölesi olmasıdır. Böylece çocuk benliği daralır, özerk ve gelişimci benlik gelişmesi kısıtlanır.

3. Girişim - Psikososyal Gelişim

3. Girişim

Çocuk 3-4 yaşlarında beden ve kişilik bakımından hızla büyümektedir. Artık, sanki bir yetişkin gibi daha sevecen ve rahat; düşünmesinde daha parlak; hareketlerinde daha canlı ve etkindir. Bu dönemde çocuğun motor gelişmesi hızla olgunlaşırken, cinsel organlara yönelik ilgileri de artmıştır. Erkek çocuğun davranışlarında fallik-girici özellikler ağırlık kazanır. Kızda ise ele geçirme ya da çekici oluş gibi davranış biçimleri gelişir. Çocuğun motor ve zihinsel güçlerinin artışına bağlı olarak, eylem alanı, istek ve emelleri de genişlemektedir. Bu evre, Oedipus çatışmasının, Elektra kompleksinin, iğdişlik korkusunun (sünnet) ve yasak-sevi duvarının algılandığı, kavranıldığı dönemdir. Bu evrede çocuk cinselliğinin artık yeni bir boyut kazanması, yani eşeysel bir anlam taşıması ile çocuk özel bir bunalım dönemi geçirmektedir. Bu bunalımın üstesinden gelmek için çocukluk cinselliği artık bırakılmalı; yavaş yavaş ana ya da baba olma sürecine girilmelidir. Anne ya da baba ile özdeşim yaparak çocuk benliği gelişir, bir üst-benlik oluşmaya başlar. Çocuk, içinde bulunduğu toplumun rollerine, işlevlerine, kurallarına göre davranmaya; o toplum için geçerli araç-gereci, silahı kullanmaya ve kendisinden küçük çocuklara bakım vermeye yönelir. Çocukta giderek bir törel sorumluluk duygusu gelişir.

İşte çocuğun psiko-sosyal gelişiminin bu ecresinde, cinsel konulara dalması, bitmek bilmez bir öğrenme merakının ortaya çıkması, bir anne, bir baba yerine geçmeye özenmesi ve bu doğrultuda emeller beslemesi, girişim duygusunun öncüleridir. Girişim her eylemin zorunlu bir parçasıdır. Bireyin girişim ve becerme gücü ceza korkusu ve suçluluk duygusuyla kısıtlanır. Bu tür girişim kısıtlanışı ve suçluluk duyguları kişinin edilgin, ürkek ve bağımlı kalmasına yol açar. Özetle çocukluğun 3-6 yaşlarında gelişen olumlu benlik öğesi girişim duygusudur. Girişim duygusu özerk ve özgür düşünmek, geleceğe yönelik emeller beslemek ve eyleme geçmek için rahatlık ve güç sağlar. Bu dönemin tehlikesi aşırı suçluluk duygusunun gelişmesidir.

2.Özerklik (Autonomy) - Psikososyal Gelişim

2.Özerklik (Autonomy)

Birinci yaşın sonunu doğru çocuğun kas ve hareket dizgesi iyice gelişir. Ayağa kalkmak ve yürüyebilmek, çocuğun anne kucağından çevreye doğru uzanması; yatay ve bağımlı var oluştan, dikey ve hareketli, özerk varoluşa geçişin ilk adımlarıdır.

Hareket dizgesinin gelişmesi yanısıra, çocukta işeme ve dışkılama işlevlerini gören büzgeç kaslar olgunlaşmaktadır. Büzgeç kasların olgunlaşması, işeme ve dışkılamanın artık isteğe göre yapılabilmesi demektir. Yani çocuk isterse tutabilir, isterse bırakabilir. Böylece birbirlerine karşıt iki istek, iki eğilim ortaya çıkmıştır. Çocuk, birbirine karşıt iki istek arasında seçim yapabilme durumuna girmiştir. Bu durum, insanoğlu için yepyeni bir yetinin gelişmesi demektir; istemek ya da istememek; yapmak ya da yapmamak. İşte, özerklik duygusu birbirine karşıt istek ve eğilimler arasında bir seçim yapabilme gücüdür. İşeme ve dışkılamayı isteyince tutabilme ya da bırakabilme, giderek toplumsal anlam atşıyan bir çok davranış örüntülerine de geçer ve genelleşir. Bu evrede birbirine karşıt eş-anlı iki eğilim arasında bir seçim yapabilme yetisigelişmektedir demiştik. İşte bu evrede, dışarıdan yapılacak denetim ve öğretiler, çocuğun bir seçim yapma yetisini aşrı uçlara götürmeyecek biçimde güven verici olmalıdır. Bu evrede, çocuk birbirine karşıt duygu ve eğilimler üzerinde giderek bir denge kurmayı, seçim yapabilmeyi ve istenç(İrade) yetisini geliştirir.

Kendi benliğine saygısını yitirmeksizin kendi kendini denetleyebilme duygusundan iyi niyet ve onur duygusu doğar. Özetle özerklik duygusu, bireyin yalnızca ayrılaşmış bir varlık olduğunun algılanması değildir. Aynı zamanda, karşıt dürtü ve eğilimler arasında bir seçim yapabilmesi; benlik saygısını yitirmeden, utanç ve kuşkuya kapılmadan kendi kendisini denetleyebilmesidir. Erikson, Tanrıya inancın kaynağında temel güven duygusunun bulunduğunu ileri sürmüştür. Toplum içinde “düzen ve yasa” ilkesinde özerklik ve istenç duygusuna bağlanmıştır.

1. Temel Güven - Psikososyal Gelişim

1. Temel Güven

Bebekte, toplumsal güven duygusunun ilk belirtileri beslenme, uyku, sindirim gibi işlevlerde düzen ve rahatlığın bulunuşudur. Bu dönemde bebek tümden alıcı bir yapıdadır. Bu alıcı yapıya karşı annenin verici oluşu karşılıklı düzen ve denge sağlamaktadır. Annenin vermeye hazır oluşu ve bunu istemesi, onun da bu vericilikten birşeyler aldığını gösterir. Böylece, bebeğin ilk toplumsal başarısı, büyük kaygı ya da öfkeye kapılmadan, annesinin gözünden silinmesine, bir süre uzak kalmasına dayanabilmesidir. Böyle bir başarı, bebeğin benliğinde varlığı kesinlik kazanmış bir annenin olduğunu gösterir. Anne bir süre gözden uzaklaşabilir fakat az sonra gelecektir. Gözden şu anda silinmesi tamamen yok olması değildir. Demek ki düzenli alma-verme ilişkisi bebeğin zihninde annenin sürekliliğini sağlar. Karşılıklı etkileşen bu iki organimanın bütünleşmesindeki temel öğeler süreklilik, tutarlılık ve aynılıktır. Erikson’un görüşünü şöyle özetleyebiliriz : “Çevremdekiler bana bakıyor, veriyor, varlığımı tanıyor. Onların sürekli, tutarlı ve aynı kişiler oluşu güvenilir kesinliktedir. Ben verilmeğe değer, güvenilir bir varlığım.”

Bu dönemin tehlikesi çocuğun yeterli güven duygusu kazanamayışı ve temel güvensizlik çekirdeğinin büyük oluşudur. Böyle bir durumun örneklerini aile içinde büyüme olanağı bulamayan çocuklarda görürüz.Çocuğa çok iyi bakım veren fakat bakıcılarında süreklilik ve aynılık bulunmayan çocuk yuvalarında en önemli sorun, temel güven duygusunun gelişmemesi ya da yıkılmasıdır. Temel güven ve temel güvensizlik arasındaki çatışmanın çözümü için gerekli davranış örüntülerinin geliştirilmesi benliğin ilk görevlerinden biridir. Bu, aynı zamanda anne-babanın da ilk görevidir.Ama şunu açıkça belirtmek gerekir ki, bebeklik çağında elde edilen güven duygusunun niceliği, bebeğe verilen besilerin ya da sevgi gösterilerinin niceliğine değil, daha çok anne-çocul ilişkisinin niteliğine bağlıdır.

Psikososyal Gelişim

Erikson, gelişmeyi insan yaşamının tümünü kapsayan bir süreç olarak görmüş ve ergenlik çağından sonraki dönemlerin de temel özelliklerini, sorun ve bunalımlarını tanımlamıştır. Erikson’un “İnsanın Sekiz Evresi” başlığı ile geliştirdiği dönemler kuramı, normal ve normal olmayan kişilik gelişmesini açıklamaktadır.

Erikson bu sekiz evreyi benlik gelişiminin aşamaları olarak tanımlamıştır. Her evrede benlik, belli bir takım gelişmeleri tamamlamakta; sorunları çözmekte ve evreye özgü bir psikososyal bunalımı atlatmaktadır. Evrelerin adı, benliğin o evrede geçirdiği özgül psikososyal bunalıma verilen addır. Erikson, her evrede benliğin karşılaştığı bir olumlu benlik öğesi bir de bunun karşıtını belirtmiştir. Temel güvenin karşıtı temel güvensizliktir.

Piaget’e Göre Zihinsel Gelişim Dönemleri

Piaget’e Göre Zihinsel Gelişim Dönemleri


1.Duyusal Devinim (Motor) Dönemi (0-2 Yaş) : Çocuğa duyular ve duyu organları yolu ile ulaşanlar önemlidir.Çevresindeki nesnelere dokununca etkileşimde bulunur, bu dönemde çocuğun özgür hareketlerine engel olmamak gerekir. Bu dönemde çevresi ile ilişkili olarak bazı kavramlar gelişir.

2.İşlem Öncesi Dönem (2-7 Yaş) : Bu dönemde nesnelerin yerini simge alır. Deneyimlerine göre akıl yürütür. Nesneleri sınıflandırır, oyunlarda simgesel işlem görülür.

3.Somut İşlem Dönemi (7-11 Yaş) : Bu dönemde maddenin korunması, ağırlıkların korunması ilkeleri gerçekleşir. Yani; geniş bir kapta bulunan suyu, uzun bir cam şişeye doldurduğumuzda, miktarının değişmediğini söylemektedir. Daha önceki dönemlerde bunu başaramamaktadır. İlkokul yıllarına rastlayan bu dönemde öğrencinin derslere ilişkin faaliyetlerinin deney, ders levhası, maketler, modellerle gerçekleştirmesi, ağırlık, alan ve hacim ölçülerinin somut olarak sınıfa getirilmesi gerekir.

4.Soyut İşlem Dönemi (11-...) : Bu dönemde çocuk yetişkin gibi soyut düşünebilir. Ergen bu dönemde tümevarım ve tümden gelim yolları ile düşünebilme yeteneğini kazanır. Somut işlem döneminden soyut işlem dönemine geçişin nasıl olduğu kesin olarak bilinmemektedir. Piaget bunu ergenlik çağının başlarında görülen nörofizyolojik yapı değişikliğine bağlamaktadır. Bunun yanısıra, bireyin içinde yaşadığı toplumun toplumsal ve kültürel yapı ve özelliklerinin de bunda rol oynadığı kabul edilmektedir.

12 - 18 Yaş Arasında Bilişsel Gelişim

12 - 18 Yaş Arasında Bilişsel Gelişim

Formel operasyonlar evresine gelen bir birey artık yetişkin dünyasıyla tam bir iletişim içine girmeye hazırdır, çünkü bilişsel gelişimin en son aşamasına gelmiştir. Formel operasyonlar gelişirken bireyin kişilik yapısıda gelişir ve bireyin ahlak anlayışında olduğu kadar kendini algılayışında da temel değişiklikler yer alır. Bu düzeye ulaşan bir çocuk, belirli bir sorunu çözebilmek için değişik hipotezler geliştirir ve her hipotezi birer birer dener. Çocuğun düşüncesine ve sorunlara yaklaşmasına bir düzenlilik, formel yapı, akıl yürütme süreci gelmiştir.
Mantıksal düşüncenin kendini gösterdiği düşünce tarzlarından biri tümdengelimdir. Tümdengelim düşünme tarzında belirli bir genelleme, doğruluğu kabul edilen bir temel düşünce alınır ve bu düşüncenin doğurduğu olasılıklar bulunur. Bilimsel ve teknolojik bilginin her aşamada gerekli olduğu endüstrileşmiş ülkelerde, formel operasyonlara dayalı düşünce biçimi, bireyin eğitimini başarıyla tamamlayıp doktor, mühendis, bilgi işlem uzmanı gibi başarılı bir meslek sahibi olabilmesi için gereklidir.
Kohlberg ahlaksal düşünmenin gelişmesini, Piaget’nin kuramına dayandırmış ve ahlaksal düşüncenin gelişmesini gösteren 7 aşamalı bir tablo oluşturmuştur. Bu tablo:
1. Aşama. Cezave İtaat Yönelimi : Davranış bütünüyle dışarıdan denetlenir. Dışarıdan gelen emirler, cezalar ve ödüllemeler davranışın yönünü belirler. Cezalandırılan davranış kötü, ödüllendirilen davranış iyidir. Gücü elinde tutan otoritenin (yetişkinlerin) her dediği doğrudur.
2. Aşama. Bireysellik, Amaca Yönelik Değiş-Tokuş : Bireyin gereksinmelerini gideren her şey doğrudur. Karşısındaki ile doğru dürüst bir alışveriş ve değiş tokuş kurabilmek bir kimsenin doğru yolda olduğunu gösterir. Bireyler arasındaki anlaşma ve söz vermelere değer verilir.
3. Aşama. İyi Çocuk Yönelimi : Diğerlerini, özellikle kişinin aile üyeleri gibi yakını olan kimseleri memnun etmek için yapılan hareketler doğrudur. Bireyin kendisinden bekleneni yaoması en doğru hareket biçimidir.
4. Aşama. Yasa ve Düzen Yönelimi : Çocuğun algılaması aile içi sorunları aşmış ve tüm toplumu kapsamaya yönelmiştir. Bireyin görevini yapması, yasalara boyun eğmesi, yasayı temsil eden otoriteyi dinlemesi ahlaksal davranış olarak görülür.
5. Aşama. Toplumla Sözleşme Yönelimi : Yasalar önemlidir, ancak bu aşamada yasalar, istendiğinde değiştirilebilen sözleşmeler olarak görülür. Yasaların amacı toplumun büyük kesimine hizmet edebilmel olduğuna göre, sırası geldiğinde bu amacı gerçekleştiren diğer seçeneklerin düşünülmesinde de bir sakınca olmamalıdır. Sözleşme ve anlaşmalar bir kez yapıldıktan sonra her iki tarafıda bağlayıcı bir özellik taşır.
6. Aşama. Evrensel Ahlak İlkeleri : Bu aşamada bireyin düşünüşünü temel ahlak ilkeleri belirler. Ahlak ilkeleri ile yasalar arasında çoğu kez bir çelişki olmadığı için ahlak ilkelerine uyan birey kendiliğinden yasaya uygun davranmış olur. Ne var ki, yasa ve ahlak ilkeleri arasında bir çelişki olduğuda, bireyin ahlak ilkelerine uyması beklenir.
7. Aşama. Kutsallıktan Kaynaklanan Ahlak Anlayışı : Bu aşamada birey kendini, içinde yaşadığı toplumu, insan ırkını aşan evrensel bir düzen kurmaya çabalar ve bu kutsal düzenin bir parçası olarak her şey ile uyum içinde yaşamaya yönelir. Bu tip düşünüşün temelinde Mevlana’nın, yaratıcıya duyulan sınırsız sevgi ve bağlılığın yattığı, “gel ne olursan gel,evimiz gönül evidir, kapısı herkese açıktır” anlayışı yatar.

Beş Oniki Yaş Arası Bilişsel Gelişim

Beş Oniki Yaş Arası Bilişsel Gelişim

Doğumdan 2-3 ay sonra nesnelerin yok olduğunu düşünen çocuk, 12 ay civarında nesnelerin değişmez olduğu aşamasına ulaşır. Beş yaşına doğru çocuk nesneleri zihinsel olarak temsil eder ancak bu kavramlar ve semboller üzerinde zihinsel işlemler yapamaz. Çocuk yedi yaşına doğru yaklaştıkça toplama, çıkarma gibi bilişsel işlemleri yapmaya başlar. Bu dönemde çocuk olayları başkalarının gözünden görmeye başlar. Bu yaş evresinde çocuk iki önemli beceriyi geliştirir. Becerilerinden biri sınıf içerme becerisidir, başka bir deyişle bir sınıfa ait olan nesnelerin, başka bir sınıfın alt dizisi olabileceğini çocuk anlar.

Örneğin köpekler hayvanlar sınıfının bir alt dizisini oluşturabilir. Çocuğun kazandığı ikinci önemli beceri daha önceki evrede ancak nesnelere dokunarak gerçekleştirebildiği sınıflama sürecini sembolik olarak yapabilmesidir. Bu evrede çocuğun bilişsel alanda başardığı değişiklikler 3 temel grupta toplanabilir :
1. Çocuk nesnelerin ve olayların renk, biçim, yükseklik gibi dış duyusal özelliklerinin baskısından kurtulup, onların kitle, hacim, sayı gibi iç özelliklerini kavrayabilecek hale gelir. Bu değişiklikler çocuğun cinsiyet anlayışında, sayı kavramının gelişmesinde, mekan ilişkilerini kavramasında kendini gösterir.
2. Okul çağındaki bir çocuk bir olayı diğer insanın gözüyle görebilmeyi zamanla daha iyi becermeye başlar. Bu dönemde çocuğun düşünce tarzı Piaget’e göre ego merkezli (egocentric) düşünce tarzıdır. Ego merkezli olmaktan kurtulup, diğer kişinin gözüyle dünyayı görebilmek çocuğun sosyal ilşkilerinde yeni bir aşamaya yol açar.
3. Çocuk dış dünyadaki nesnelerin yerine kafasında geliştirdiği semboller ve zihinsel operasyonlar aracılığı ile işlemler yapmaya başlar. Gördüğü nesneleri sınıflar, aralarındaki ilişkileri gözler ve dış dünyada bir değişiklik yapmadan kendi zihin dünyasında o yaşa göre oldukça karmaşık zihinsel buluşlara ulaşır.

İki Beş Yaş Arasında Bilişsel Gelişim

İki Beş Yaş Arasında Bilişsel Gelişim

Bu devrede daha önce kazanılan iç temsil süreçleri daha karmaşık ve çok yönlü olmaya başlar. Çocuk bu devrede kelime kullanmaya ve ilkel bir düzeyde ilk olarak bir sembol ile bu sembolün temsil ettiği nesne arasındaki ilişkiyi anlamaya başlar. Çocuk iç temsilden başka bir deyişle kelime, kavram ve sembollerin verdiği zenginlikten faydalanarak oyun yaşamına yeni zenginlikler getirir. Örneğin; bir ağaç dalını at gibi kullanmaya, ana-baba rollerine girerek arkadaşlarıyla yetişkin ilişkilerini taklit oyunları oynamaya başlar.

Bu sembolik, hayali ve oyunsal maceralar sayesinde çocuk yavaş yavaş gerçek yaşama hazırlanır. Çocuğun bu yaşta becerdiği önemli adımlardan biri nesneleri kategorilere ayırmayı öğrenmesidir. Nesnelerin büyüklük, renk, biçim gibi belirli duyusal özelliklere göre sınıflandırması, nesnenin değişmezliği aşamasından sonra kendini gösterir.Beş yaşına ulaştığında çocuk, bir nesneyi ayrı, bağımsız bir nesne olarak değil, o nesnenin ifade ettiği sınıfın bir temsilcisi olarak görebilir. Piaget’e göre dil gelişimi, çocuğun bilişsel gelişiminin belirli bir aşamaya ulaşmasının doğal sonucudur.Bilişsel gelişimin temelinde dil gelişimi değil, aksine dil gelişiminin temelinde bilişsel geliim yatar.

İlk İki Yılda Görülen Bilişsel Gelişim

İki Yılda Görülen Bilişsel Gelişim

Bebek doğumunun ilk gününden itibaren çevresini keşfetme çabasınıa başlar. Keşif çabasında kullandığı temel araçlar doğuştan getirdiği duyusal ve hareketsel yeteneklerdir. Bilişsel gelişimin aşamalarından birini çocuk nesnelerin değişmezliğini keşfederek başarır. Önceleri bebek için nesne ancak kendi görsel alanı içindeyken vardır. Nesne ortadan kaldırılınca nesnenin yok olduğunu artık var olmadığını düşünür.

Bir yaşına doğru çocuk nesnenin değişmezliği kavramını anlamaya başlar ve göz önünden kaldırılan bir nesneyi etrafına veya masanın altına bakarak arar.Değişikliklerin olabilmesi için çocuğun çevreyle etkileşim içinde olması gerekir. Olgunlaşma çocuğun sinir sistemini geliştirerek onun daha karmaşık algılamalar yapabilecek düzeye gelmesini sağlarken, çocuğun çevresiyle duyusal ve hareketsel etkileşim yapması bilişsel gelişimin temelinde yatan öğrenme deneyimlerini oluşturur.

Eğitim Bilimleri Sözlüğü - A

Pedagoji Sözlüğü – KPSS Sözlüğü – Eğitim Bilimleri Sözlüğü


Ahlak : Bir toplumda iyi ya da kötü olarak kabul edilen davranışları belirleyen değer yargıları ve kurallar bütünüdür.

Ahlaki Gerçekçilik aşaması : bkz. Dışsal kurallara bağlılık dönemi ( Piaget, Ahlak gelişimi )

Ahlaki Özerklik Dönemi : 12 yaş dönemidir. ( piaget, Ahlak Gelişimi )

Ait Olma İhtiyacı : Bireyin kendisini içinde bulunduğu ortama ait hissetmesiyle ilgili ihtiyaçtır. ( Maslow, ihtiyaçlarHiyerarşisi )

Akademik Benlik Kavramı : Öğrencinin bir dersten başarılı olup olmayacağına dair kendisine yönelik algısıdır.

Algısal Ayırt Edilebilirlik : Öğrenme malzemesinin, diğer metaryellerden farklı olarak ayırt edilmesidir.

Alışkanlık : Çok sayıda uyarıcıyla ilişkili hale gelen tepkidir. ( Guthrie )

Anal Dönem : 1 - 3 yaşları arasını kapsayan dönemdir. ( Freud’un Psikoseksüel Gelişim Kuramı, 2. Dönem )

Analitik Yaklaşım : Gelecekte ortaya çıkabilecek durumlara yönelik tahminlerde bulunarak, ihtiyacın belirlenmesidir. ( İhtiyaç belirleme yaklaşımları )

Anısal Bellek : Kişisel yaşantıların depolandığı bellektir. ( Bilgiyi işleme kuramı )

Animistik Düşünce : Cansız varlıklara canlı gibi davranma

Animizm : bkz. Animistik düşünce

Anket : Herhangi bir konuda bilgi toplamak amacıyla bireylerin görüşlerinin sorulduğu ve cevaplarınında yazılı olarak alındığı tekniktir.

Anlam Çıkartıcı İstatistik : Örneklemeden betimsel istatistik yardımıyla toplanan bilgilerle, evren hakkında yordama yapma işlemidir.

Anlamsal Bellek : Uzun süreli bellekteki kavramların, genellemelerin, şemaların yer aldığı bellektir. ( Bilgiyi İşleme Kuramı )

Anlamsal Çağrışım : Öğrenme malzemesinin, öğrencinin zihninde çeşitli çağrışımlar sağlamasıdır.

Anlatım Yöntemleri : İşlenmekte olan konuların bir sıra ve düzene göre, konuşma yoluyla açıklanması ve öğretilmesidir.

Araçsal İlişkiler Eğitimi : Çocukların kendi ihtiyaç ve isteklerinin karşılanması önemlidir. Ne kadar alırlarsa o kadar vermeleri söz konusudur. ( Kohlberg, Ahlak Gelişimi )

Aralıklı Çalışma : Öğrenilecek konunun düzenli olarak tekrar edilmesi, derse sistematik bir şekilde çalışılmasıdır.

Araştırma : Bir amaca yönelik olarak, belirli aşamalar içerisinde ve bir yöntem dahilinde yapılan çalışmadır.

Aritmetik Ortalama : Ölçümlerin toplamların, ölçüm sayısına bölünmesiyle elde edilen değerdir.

Ayırt Etme : Organizmanın, iki uyarıcı arasındaki benzemeyen özellikleri fark etmesidir.

Eğitim Bilimleri Sözlüğü - B

Pedagoji Sözlüğü – KPSS Sözlüğü – Eğitim Bilimleri Sözlüğü


Bağıl Ölçme : Ölçme işleminin bir başka özelliğe bağlı olarak yapılmasına denir.

Bağımlı Değişken : Bağımsız değişkenden etkilenmesi beklenen değişkendir.

Bağımsız Değişken : Bir araştırmanın sonucu üzerinde etkisi incelenen değişkendir.

Bağımsızlığa Karşı Utanma ve Şüphecilik : Onikinci aydan üç yaşına kadar sürer. ( Erikson’un Psikososyal Gelişim Kuramının 2. Evresi, Freud’un “anal Dönemine” Karşılık gelir. )

Bahane Bulma : bkz. Neden Bulma

Bastırma : Uygun görülmeyen istek ve anıların bilinçten uzaklaştırılmasına denir. ( Savunma Mekanizmaları )

Başarıya Karşı aşağılık Duygusu : 6 - 12 yaşları arasını kapsar. ( Erikson’un Psikososyal Gelişim Kuramı’nın 4. Evresi, Freud’un “Gizli Dönemine” Karşılık gelir.),

Başarı Testleri : Bireylerin başarı düzeylerini belirlemek amacıyla; bir dersin, bir eğitimin vs. sonunda uygulanan testlerdir.

Batıl Davranış : tesadüfen art arda meydana gelen iki olayın birbirleriyle ilişkilendirilerek, aralarında neden - sonuç bağı kurulmasıdır.

Bedensel Gelişim : Boy, Ağırlık, hacim artışıyla; vücut sistemlerinin kendilerinden beklenen fonksiyonları yerine getirecek duruma gelmeleridir.

Benlik Bütünlüğüne Karşı Umutsuzluk : İleri yetişkinlikteki yaşları kapsar. ( Erikson'un Psikososyal Gelişim Kuramı'nın 8. Evresi )

Benlik Kavramı : Kişinin Kendini değerlendirme biçimi (geçmiş, şimdi ve gelecek) ben kimim sorusuna verilen cevaptır.
Benzerlik Yasası : Benzer şekilde, benzer renkte, benzer dokuda olan uyarıcıların birlikte gruplanarak algılanmasıdır. (Gestait Kuramı, Algısal Örgütleme Yasaları)

Betimsel İstatistik : Araştırma sonunda elde edilen verilerin açıklanması, betimlenmesi ve sunulmasında kullanılan istatistiktir.

Betimsel Yaklaşım : Programın hazırlanıp, uygulanması halinde kazandırılabilecek davranışlar ile uygulanması halinde ortaya çıkabilecek zararları karşılayarak, ihtiyaçları belirleyen yaklaşımdır. ( İhtiyaç belirleme yaklaşımları )

Bıktırma Yöntemi : İstenmeyen davranışa neden olan uyarıcının sürekli verilerek, bireyin istenmeyen davranışı bıkıncaya kadar yapmasının sağlanmasıdır. ( Guthrie)

Bibliyoterapi : Bireyin yaşadığı herhangi bir problem doğrultusunda; Problemi açıklayıcı, tanımlayıcı ve problem karşısında değişik bakış açıları kazandıracak bir kitabın veya makalenin bireye önerilmesidir.

Biçimlendirme : Tepkiyi farklılaştırarak istenen şekilde oluşturmaktır.

Bilişsel Gelişim : Bebeklikten yetişkinliğe kadar; bireyin çevreyi, dünyayı anlama yollarının da kompleks ve etkili hale gelmesi sürecidir.

Bilişsel Giriş Davranışları : Bir davranışın öğrenilmesi için daha önceden öğrenilmiş olması gereken ön koşul davranışlarıdır.

Bilme - Tanıma İhtiyacı : Bilme ve öğrenme arzusuna yönelik ihtiyaçtır. ( Maslow, İhtiyaçlar Hiyerarşisi )

Birden Fazla Uyarıcıya Koşullanma : bkz. Üst düzey şartlanma

Birincil Pekiştireç : Yiyecek,su gibi organizmayı doğrudan etkileyen pekiştireçlerdir.

Bitişiklik : Koşullanma sürecinde, koşullu ve koşulsuz uyarıcıların verilme zamanının birbirine yakın olmasıdır.

Eğitim Bilimleri Sözlüğü - C

Pedagoji Sözlüğü – KPSS Sözlüğü – Eğitim Bilimleri Sözlüğü


Ceza : İstenmeyen bir davranışın ortadan kaldırılması için, organizmanın rahatsız edici bir uyarıcı (İtici uyarıcı) ile karşı karşıya getirilmesi ya da hoş bir uyarıcıdan mahrum bırakılmasıdır.

Ceza ve İtaat eğitimi : Bu düzeydeki bireyler sadece otoriteye uyar ve cezalandırılmaktan kaçınırlar. (Kohlberg, Ahlak Gelişimi, Gelenek Öncesi Düzey)

Eğitim Bilimleri Sözlüğü - Ç

Pedagoji Sözlüğü – KPSS Sözlüğü – Eğitim Bilimleri Sözlüğü


Çare Bulucu Reberlik : Problem ortaya çıkıp kalıcı hale geldikten sonra, bu problemin etkisini azaltmak, ya da bu problemi ortadan kaldırmak amacıyla verilen rehberlik hizmetidir.

Çoktan seçmeli Testler : Bir soru kökü veya alternatif cevaplardan (Seçenek) oluşan testlerdir.

Eğitim Bilimleri Sözlüğü - D

Pedagoji Sözlüğü – KPSS Sözlüğü – Eğitim Bilimleri Sözlüğü


Davranış : Organizmanın gözlenebilen ya da gözlenemeyen her türlü etkinliğidir.

Değerlendirme : Ölçme işlemi ile toplanan verilerin bir ölçütle karşılaştırılması sonucunda ulaşılan karar, hüküm veya yargılardır.

Değişken : Farklı ölçümlerde farklı değerler alabilen özelliklerdir.

Değişken Aralıklı Pekiştirme Tarifesi : Değişik zamanlardaki doğru davranışların pekiştirilmesidir.

Değişken Oranlı Pekiştirme Tarifesi : Organizmanın belirli sayıdaki doğru davranışları yerine, değişen sayılardaki doğru davranışlarının pekiştirilmesidir.

Demokratik Yaklaşım : Alanında uzman olduğu kanıtlanmış referans gruplarının çoğu tarafından istenilen değişikliklerin incelenmesi ve ihtiyaçların ortaya konması yaklaşımıdır.
( İhtiyaç belirleme yaklaşımları)

Depolama : Öğrenilen bilgilerin hafızada saklanmasıdır. ( Bilgiyi İşleme Kuramı )

Devamlılık yasası : Aynı yönde giden uyarıcıların, birimlerin art arda geldikleri için birbirleriyle ilişkilendirilerek devamlılık gösteriyormuş gibi algılanmasıdır. ( Gestait Kuramı, Algısal Örgütleme Yasaları )

Devinimsel (Devimsel) Gelişim : bkz. Psikomotor gelişim.

Dışsal Güdülenme : Bireyin davranışı göstermeye dışsal nedenlerle yönelmesidir.

Dışsal Kurallara Bağlılık Dönemi : Çocuklarda 6 - 12 yaş arasındaki dönemdir. (Piaget, Ahlak Gelişimi)

Dikkat : Bilincin belli bir noktada toplanmasıdır.

Dikkat : Duyusal kayıttan kısa süreli belleğe gelen bilgilerin seçilmesinde etkili olan süreçtir.
( Bilgiyi İşleme Kuramı )

Doğal Uyarıcı : bkz. Şartsız uyarıcı

Doğrudan Ölçme : İncelenen bir özelliğin, kendine ait bir ölçme aracıyla direkt ölçülmesidir

Doğru - Yanlış Türü Testler : Bir kısmı doğru, bir kısmı yanlış önermelerin yer aldığı testlerdir.

Dolaylı Ceza : Gözlenen bireyin davranışlarının cezalandırılmasının, diğerlerinin de benzer davranışlarda bulunmasını engellemesidir.

Dolaylı Duygu : Kişilerin söz konusu durumla ilgili bir yaşantıları olmamasına rağmen, gözledikleri modelin duygularında etkilenerek aynı duyguları yaşamalarıdır.
Dolaylı Güdülenme : Gözlenen davranışın değer verilen bir ürünle sonuçlanması durumunda, gözleyen kişinin o davranışı yapmak için istek duymasıdır.

Dolaylı Ölçme : Bir özellik ölçülürken kendine ait ölçme aracı olmadığında, başka araçlardan yararlanarak ölçme yapılmasıdır.

Dolaylı Pekiştirme : Bireyin, gözlediği modelin herhangi bir davranışının pekiştirildiğini görünce, o davranışı ortaya koyma eğilimi göstermesidir.

Dostluk Kazanmaya karşı Yalnız Kalma : 18 - 26 yaşları arasını kapsar.( Erikson'un Psikososyal Gelişim Kuramı'nın 6. Evresi )

Dölüt Dönemi : Döllenmeden sonraki bir, iki haftalık dönemdir.

Dönüt : Öğrencilere hedefe ulaşıp ulaşmadıklarının bildirilmesidir.

Duyusal Kayıt : Duyu organları yoluyla çevreden alınan uyarıcıların ilk geldiği bellektir.
Duyusal Motor Dönem (0-2 Yaş ) Bebeklerin, dış dünyayı keşfetmede duyularını ve motor becerilerini kullandıkları dönemdir.

Duyuşsal Giriş Davranışları : Öğrenme sürecinde bulunan öğrencilerin, bu süreç içinde gösterecekleri çabanın kaynağını oluşturan ilgi, tutum, değer ve akademik benlik kavramını içeren özelliklerin tümüdür.

Düzeltici Rehberlik : bkz. Çare bulucu rehberlik.

Düzeltme : Öğrenme - Öğretme sürecinde oluşan eksiklik ve hataların giderilmesi için öğrenciye sunulan yolların tümüdür.

Düzenleme : Mevcut şemayı yeni obje, olay ve durumlara göre yeniden biçimlendirme sürecidir.

Eğitim Bilimleri Sözlüğü - E

Pedagoji Sözlüğü – KPSS Sözlüğü – Eğitim Bilimleri Sözlüğü


Edilgen Dinleme : Dinleyicinin hiçbir sözlü tepkide bulunmadığı, konuşmacıya kabul edildiğini duyumsatan ve daha fazla paylaşımda bunmasını sağlayan bir dinleme türüdür.

Edimsel Davranış : Organizmanın kendiliğinden ortaya koyduğu davranıştır.

Ego : İd'i denetimi altında tutmaya çabalayan kişilik birimidir.

Eğitim : Bireyin davranışlarında, kendi yaşantısı yoluyla kasıtlı ve istendik bir davranış değişikliği oluşturma sürecidir.

Eğitim Durumu : Hedef davranışları öğrencilere kazandırmak için gerekli uyarıcıların düzenlenip işe koşulması

Eğitimin hatalı Çıktısı Olan Davranışlar : Öğrencilerin, aldıkları eğitim sürecinde edindikleri hatalı davranışlardır.

Eğitim Programı : Öğrenene, okulda ve okul dışında planlanmış etkinlikler yoluyla sağlanan öğrenme yaşantıları düzeneğidir.

Eğitsel Rehberlik : Bireyin eğitim hayatında tam bir verimliliğe ulaşabilmesi için verilen rehberlik hizmetidir.

Embriyo Devri : döllenmeden sonraki üçüncü haftadan, sekizinci haftaya kadar süren döneme verilen addır.

Empati : Kişinin kendi bakış açısını kaybetmeden, karşısındakini anlamaya çalışması ve anladıklarını geri iletmesidir.

En Son ve En Sık İlkesi : Bir uyarıcıya verilen tepkinin, o uyarıcıya karşı en son yapılmış ve en sık tekrarlanmış tep olması durumudur. ( Watson )

Epizodik Bellek : bkz. Anısal bellek

Estetik İhtiyacı : Düzene ve estetik değerlere duyulan ihtiyaçtır.(Maslow, İhtiyaçlar Hiyerarşisi)

Eşik Yöntemi : İstenmeyen davranışa (alışkanlığa) neden olan uyarıcının bulunarak, bu uyarıcının dozunun azaltılması ve istenilen davranışa yavaş yavaş ulaşılmasıdır. ( Guthrie )

Eşit Aralıklı Ölçekler : Birimleri arasındaki farklılıkları eşit, negatif değerler alabilen ve başlangıç noktası izafi sıfır olan ölçeklerdir.

Eşleştirmeli Testler : Öğrencileri iki sütunda verilen bilgileri en mantıklı şekilde eşleştirmelerini gerektiren testlerdir.

Etkin Dinleme : Etkin dinleme; beden dilini kullanma becerisinin yanında, kişilerin birbirleriyle empati kurmaya ve birbirlerine karşı saygılı davranmaya özen gösterdikleri bir dinleme türüdür.

Evren : Araştırma kapsamına giren ve benzer özellikleri taşıyan birimlerin tümüne denir.

Evrensel Ahlak İlkeleri Eğilimi : Bu en yüksek devrede, doğruyla yanlış sosyal düzenin yasa ve kurallarıyla değil, kişinin kendi vicdanıyla ve kendi geliştirdiği ahlak ilkeleriyle tanınır. (Kohlberg, Ahlak Gelişimi)

Eylemsel Dönem : Çocuklarda, 0 - 3 yaş arasındaki dönemdir. (Bruner)

Eğitim Bilimleri Sözlüğü - F

Pedagoji Sözlüğü – KPSS Sözlüğü – Eğitim Bilimleri Sözlüğü



Faktör Analizi : Bir ölçme aracının kaç tane alt boyutu olduğunu belirlemek için yapılan istatistiksel işlemdir.

Fallik Dönem : 3 - 6 yaşları arasını kapsamaktadır. (Freud'un Psikoseksüel Gelişim Kuramı, 3.Dönem

Farklar Yaklaşımı : Gözlenen başarı düzeyi ile beklenen başarı düzeyi arasındaki farka bakılarak, ihtiyaçların belirlendiği yaklaşımdır. ( İhtiyaç Belirleme Yaklaşımları )
Fenotip : Kalıtsal bir özelliğin, fiziksel olarak bireyden kendini göstermesine denir.

Fizyolojik İhtiyaçlar : Yiyecek, su, cinsellik gibi ihtiyaçlardır.( Maslow, İhtiyaç Hiyerarşisi )

Frank Parson : Rehberliğin babası sayılan isim.

Eğitim Bilimleri Sözlüğü - G

Pedagoji Sözlüğü – KPSS Sözlüğü – Eğitim Bilimleri Sözlüğü


Geçerlik : Ölçme aracının, hangi özellik ölçülecekse o özelliği başka hiçbir özellikle karıştırmadan ölçebilme yeteneğine denir.

Geçici Davranışlar : Alkol, ilaç, yüksek ateş etkisi vs. ile gösterilen ancak daha sonra kaybolan davranışlardır.

Gelenek Öncesi Düzey : Bu düzeyde; kişinin üyesi olduğu ailenin, arkadaş grubunun ya da çevrenin beklentileri kendi başına değer taşır. ( Kohlbeg, Ahlak Gelişimi)

Gelenek Sonrası Düzey : Bu düzeyde; geçerliği ve uygulanırlığı olan ahlaki değerleri ve ilkeleri, bunları ortaya koyan grup ya da kişilerin yetkilerinden ve kişinin bu grupla özdeşleşmesinden bağımsız olarak tanımlama çabası görülür.( Kohlberg, Ahlak Gelişimi )

Gelişigüzel Kültürleme Sonucu Oluşan Davranışlar : Çocukların ailelerinde, çevrelerinde edindikleri istendik davranışlardır.

Gelişim : Organizmanın döllenmeden başlayarak bedensel, zihinsel, dilsel, duygusal, sosyal yönden, belli koşulları olan; en son aşamasına ulaşıncaya kadar sürekli ilerleme kaydeden değişimidir.

Gelişimsel Rehberlik : Bireyin gelişimsel görevlerine Problemlerine ve özelliklerine yönelik olarak yürütülen rehberlik hizmetidir.

Genelleme : Şartlı uyarıcıya verilen şartlı tepkinin, şartlı uyarıcıya benzer diğer uyarıcılara da gösterilmesidir.

Genel Uyarılmışlık Hali : Bireyin dışarıdan gelen uyarıcıları alma derecesidir.

Genital Dönem : 12 - 18 yaşları arasını kapsamaktadır. (Freun'un Psikoseksüel Gelişim Kuramı 5. Dönem )

Genotip : Bireyin hücrelerindeki özel gen kombinasyonudur. Yani genlerle taşınan özelliklerdir.

Geribildirim : Öğrencinin performansından haberdar edilmesidir.

Geri getirme : Hafızada saklanan bilginin ihtiyaç duyulduğunda geri getirilerek, kullanılamasıdır. ( Bilgiyi İşleme Kuramı )

Gerileme : Kişinin içinde bulunduğu gelişim aşamasından, daha özceki bir gelişim aşamasına dönmesidir. ( Savunma Mekanizmaları )

Geriye Ket Vurma : Yeni öğrenilenlerin daha önce öğrenilmiş olanları untturmasıdır.
Girişkenliğe Karşı Suçluluk : 3 -3 6 yaş arasını kapsar. (Erikson'un Psikososyal Gelişim Kuramı'nın 3. evresi, Freun 'un "Fallik Dönemine" karşılık gelir.)

Gizli Dönem : 6 -12 yaşları arasını kapsamaktadır. (Freun'un Psikoseksüel Gelişim Kuramı 4. Dönem )

Gizli Öğrenme : Yapılan bazı öğrenmelerin öğrenme amacı olmaksızın, hatta kişi farkında olmadan gerçekleşmesidir.

Görünüş geçerliği : Görünüş geçerliği, bir ölçme aracının sadece kapsadığı özellikleri taşımasıdır.

Görüşme : Karşılıklı konuşma biçiminde yürütülen; bireyi tanımak, bilgi almak, bilgi vermek gibi amaçlarla kullanılan test dışı bir tekniktir.

Gruplandırma : birbirinden farklı birimleri daha büyük ve anlamlı bütünler haline getirmektir. (Bilgiyi İşleme Kuramı)

Güdü : Davranışa enerji ve yön veren güçtür.

Güdülenme : Organizmayı harekete geçiren durumdur.

Güvene Karşı Güvensizlik : Doğumda bir yaşına kadar sürer. (Erikson2un PsikososyalGelişim Kuramı’nın 1. Evresi, Freud’un Oral Dönemine’ karşılık gelir.

Güvenirlik : İncelenen bir özelliğe sahip ilişkin ölçme aracı ile farklı zamanlarda yapılan ölçüm sonuçlarının birbirleriyle tutarlı olmasıdır.

Güvenirlik İhtiyacı : Bireyin psikolojik ve fiziksel açıdan kendini güvende hissetmesiyle ilgili ihtiyaçlardır.(Maslow, İhtiyaçlar Hiyerarşisi)

Eğitim Bilimleri Sözlüğü - H

Pedagoji Sözlüğü – KPSS Sözlüğü – Eğitim Bilimleri Sözlüğü


Hayal Kurma : Hayal kurarak isteklerin doyurulmasıdır. (Savunma Mekanizmaları )

Hazırbulunuşluluk : Kişinin olgunlaşma ve öğrenme sonucunda belli bir davranışı göstermeye hazır olmasıdır.

Huy : bkz. Mizaç

Eğitim Bilimleri Sözlüğü - İ

Pedagoji Sözlüğü – KPSS Sözlüğü – Eğitim Bilimleri Sözlüğü


İçgüdü : Doğuştan getirilen, türe özgü davranış örüntüleridir.

İçsel Güdülenme : Bireyin davranışı göstermeye içsel nedenlerle yönelmesidir.

İd : Kişiliğin en ilkel kısmıdır. Temel biyolojik dürtülerden oluşur.

İkincil Pekiştireç : Organizmayı doğrudan etkilemeyen ama ona yarar getiren pekiştireçlerdir.

İleriye Ket Vurma : Önce öğrenilenlerin yeni öğrenilecek olanları unutturmasıdır.
İletişim : iki ya da daha fazla kişi arasında yapılan, sözlü ya da sözsüz mesaj alış verişidir.

İlgi : Bireyin zor ve kısıtlı şartlara rağmen herhangi bir alana eğilim göstermesidir.

İmgesel Dönem: Bruner başlığı

İpucu : Derste nelerin öğrenileceğinin ve nelerin yapılması beklendiğinin öğrenciye bildirilmesidir.

İstendik : Kabul edilen ve herkesçe onaylanan.

İstendik Öğrenme Ürünü Davranışlar : Öğrenme sonucunda oluşan ve onaylanan, kabul gören davranışlardır.

İstenmedik Öğrenme Ürünü Davranışlar : Öğrenme sonucunda oluşan ancak çevrede onaylanmayan, kabul görmeyen davranışlardır.

İşaretler : bkz. İpucu

İşlem Öncesi Dönem : Çocuklarda 2 - 7 yaş arasındaki dönemdir. (Piaget, Bilişsel Gelişim)

İşlemsel Bellek : Her türlü işlemin nasıl yapılacağına dair bilgilerin depolandığı bellektir. ( Bilgiyi İşleme Kuramı )

İyi Çocuk Olma Eğilimi : bkz. Çare Bulucu Rehberlik

İzleme : Verilen rehberlik hizmetlerinin sonucunu görme işlemidir.

İzleme Testleri : Öğrencilerin belirlenen hedef davranışları kazanıp kazanmadıklarını belirlemek amacıyla, öğretim süresi içinde yapılan testlerdir.

Eğitim Bilimleri Sözlüğü - K

Pedagoji Sözlüğü – KPSS Sözlüğü – Eğitim Bilimleri Sözlüğü


Kaçınma : Durum ortaya çıkmadan uzaklaşmadır.

Kaçınma - Kaçınma Çatışması : Bir seçim durumunda kişinin her iki seçeneğe de kendini uzak hissetmesidir. (Çatışma Türleri )

Kaçma : Durum ortaya çıktıktan sonra uzaklaşmadır.

Kalıtım : Fiziksel ve zihinsel özellikleri, gen adı verilen temel birimler aracılığıyla bir kuşaktan bir sonraki kuşağa aktarılmasıdır.

Kanun ve Düzen Eğilimi : Bu aşamada doğru davranış, otoriteye veya sosyal düzene uygun olarak kişinin görevini yerine getirmesidir. (Kohlberg, Ahlak Gelişimi )

Kapsam Geçerliliği : Ölçme aracının, ölçülecek özellik dışındaki konuları işleme katmamasıdır.

Karakter : Karakter; çoğu kez insanın kişiliğinde bulunan, doğuştan var olan ve çevrenin etkisi ile kuvvetli olarak ortaya çıkan eğilimlerin tümüdür.
Karşılıklı Koşullanma : Koşullu uyarıcının, istenmeyen koşullu tepki yerine zıt tepki yaratan bir uyarıcıyla eşlenmesidir.

Karşılık : Organizmanın tepkisine sağladığı sonuçtur.

Karşıt Tepki Oluşturma: Suçluluk duygusu yaratan ,tehlikeli ya da istenmeyen duygu ve düşüncelerin baskı altında tutulması güçleştiğinde,kişinin bu isteklerinin tam karşıtı olan bilinçli tutum ve davranışlar geliştirmesidir.(Savunma Mekanizması)

Kasıtlı: Planlı olarak ,bilerek ve isteyerek

Kasıtlı Kültürleme Sonucu Oluşan Davranışlar: Planlı,programlı etkinliklerle öğrencilerde oluşturulmaya çalışılan ve eğitimin ilgilendiği davranış grubudur.

Kavram Haritası: Daha geniş bir kavram başlığı altındaki kavramların birbirleriyle ilişkilerinin gösteren iki boyutlu bir şemadır.

Kavram Öncesi Dönem: bkz.Sembolik dönem.

Kavramsal Gruplandırma: Öğrenme malzemelerinin ilgili kavramlarla ilişkilendirilerek sunulmasıdır.

Kendiliğinden Geri Gelme: Sönme meydana geldikten sonra meydana geldikten sonra ,şartlı uyarıcı ile tekrar karşılanan organizmada şartlı tepkinin yeniden meydana gelmesidir.

Kendini Doğrulayan Kehanet: Kişide varolan düşünce ve duyguların etkisi ile olayı denemeden ya da davranışa dökmeden yapamayacağına ilişkin kehanetlerinin doğrulamasıdır.

Kendini Gerçekleştirme İhtiyacı: Bireyin varolan potansiyelini hayata geçirebilmeye ihtiyaç duymasıdır.

Kısa Süreli Bellek: Dikkat ve algılama yoluyla duygusal kayıttan gelen uyarıcıların ,kısa bir süre için bulunduğu bellektir.

Kimlik Kazanmaya Karşı Rol Karmaşası: 12-18 yaşları arasını kapsar.(Erikson’un Psikososyal Gelişim Kuramı’nın 5.Evresi ,Freud’un Genital Dönemi’ne karşılık gelir)

Kişilerarası Uyum Eğilimi: Bu aşamada ,akran gruplarıyla işbirliği gözlenir. İyi davranış,başkalarını mutlu etmek ya da onlara yardım etmektir. (Kohlberg, Ahlak gelişimi)

Kişilik : Bireyin doğuştan getirdiği ve sonradan kazandığı, kendine özgü özelliklerin toplamıdır.

Kişisel - Sosyal Rehberlik : Bireyin kişisel-sosyal gelişimini desteklemek için sunulan rehberlik hizmetleridir.
Kodlama : Öğrenilen bilgilerin belleğe kaydedilmesidir. (Bilgiyi İşleme Kuramı)
Konsültasyon : bkz. Müşavirlik

Kontrat ve Yasaya Uygunluk Yönelimi : bkz. Sosyal Sözleşme Eğilimi

Korku Şartlanması : Nötr bir uyarıcının korkuya neden olan şartsız uyarıcıyla eşleşmesidir.

Korunum : Herhangi bir nesne ya da nesne grubunun fiziksel biçimi ya da mekandaki konumu değiştiğinde; nesnenin miktar, sayı, alan, hacim vb. özelliklerinin değişmeyeceği ilkesidir.

Koşullu Tepki : bkz. Şartlı tepki.

Koşulsuz Tepki : bkz. Şartsız tepki.

Koşullu Uyarıcı : bkz. Şartlı uyarıcı

Koşulsuz Uyarıcı : bkz. Şartsız uyarıcı.

Kötü Kültürel Koşullarda Oluşan Davranışlar : Kötü çevresel koşullarda yaşayan çocukları, bu koşullardan dolayı öğrendikleri davranışlardır.

Kritik Dönem : Gelişimde belli davranışların kazanılması için uygun, elverişli zamanlardır.

Küçük Adımlar İlkesi : Öğrenmenin birden bire değil, küçük adımlar izlenmesiyle gerçekleşmesidir.( Thorndike )

Kültürleme : İçinde bulunulan kültürün özelliklerini kazandırma.

Kümeleme : bkz. Gruplandırma

Eğitim Bilimleri Sözlüğü - L

Pedagoji Sözlüğü – KPSS Sözlüğü – Eğitim Bilimleri Sözlüğü

Latent Dönem : bkz. Gizil dönem

Eğitim Bilimleri Sözlüğü - M

Pedagoji Sözlüğü – KPSS Sözlüğü – Eğitim Bilimleri Sözlüğü


Madde Güçlük İndisi : Bir maddeyi doğru cevaplayan öğrencilerin sayısının, toplam öğrenci sayısına bölünmesi ile elde edilen orandır.

Mantığa Bürüme : bkz. Neden Bulma

Meydan : Büyükten küçüğe veya küçükten büyüğe sıralanmış bir dizi ölçümün, alt yarısın üst yarısında ayıran değerdir.

Meslek : Mal ya da hizmet üretmek amacıyla belli bir eğitim sürecinden geçirilerek kazanılan, kuralları toplum tarafından kabul görmüş profesyonel bir faaliyetler bütünüdür.

Mesleki Rehberlik : Bireyin mesleki gelişimini desteklemekte sunulan rehberlik hizmetidir.

Mod : Bir veri dizisinde en fazla tekrar edilen değerdir.

Mutlak Ölçme : İşlem sonunda toplanan verilerin herkes tarafından aynı şekilde anlaşıldığı ölçmedir.

Mülakat: bkz. Görüşme

Eğitim Bilimleri Sözlüğü - O

Pedagoji Sözlüğü – KPSS Sözlüğü – Eğitim Bilimleri Sözlüğü

Olasılık : Eldeki verilerden yararlanarak bir olayın gerçekleşme ihtimalini tahmin etme işlemi.

Olgunlaşma : Vücut organlarının kendilerinden beklenen fonksiyonu yerine getirebilecek düzeye gelmesi için öğrenme yaşantılarından bağımsız olarak, organizmanın kalıtımın etkisiyle geçirdiği biyolojik bir değişmedir.

Olumlu Pekiştireç : Ortama konulduğunda, belli davranışların yapılma olasılığını artıran uyarıcılardır.

Olumsuz Pekiştireç : Ortamdan çıkarıldığında belli bir davranışın yapılma olasılığını artıran uyarıcılardır.

Olumlu Pekiştirme : Davranışın tekrar gösterilmesi için organizmanın hoşuna giden uyarıcının ortama konulmasıdır.

Olumsuz Pekiştirme : Organizmanın istenilen davranışına karşılık, organizmanın hoşuna gitmeyen bir uyarıcının ortadan kaldırılmasıdır.

Oral Dönem : 0 - 1 yaşlar arasını kapsar.(Freud’un Psikoseksüel Gelişim Kuramı 1. Dönem )

Oranlı Ölçekler : Birimleri arasındaki farklılıklar birbirine eşit, başlangıç noktası mutla sıfır ve sonuçları her zaman pozitif değerler olan ölçeklerdir.

Organize Ediciler : bkz. Meydan.

Oryantasyon : Öğrenciyi yeni bir duruma alıştırma hizmetidir.

Otobiyografi : Bireyin serbest olarak ya da önceden hazırlanmış bir format çerçevesinde kendini anlatmasıdır.